Artık senin prenses olabileceğin tek saray kaldı
Oda Simit sarayı
Deleuze'ün çok sevdiğim bir sözü var, bize gereken şey yeniden “dünyaya inanmanın" bir yolunu bulmaktır, der. Bu katiyen teolojik bir saptama -aynı sebeple teoloji karşıtı bir saptama da- değil, etik bir saptamadır. Bu dünyanın içine dalmışlığımızı sonuna kadar yaşamamızı, bu dünyaya aitliğimizi -ki bu birbirimize ait oluşumuzla aynı şeydir- gerçekten
deneyimlememizi, onu hep birlikte, gerçekliğinden hiç şüphe duymayacak kadar yeğin bir şekilde yaşamımızı salık verir sadece. Buradaki fikir şudur: Yaşanmış yeğinlik kendi kendini olumlamaktır. Bunun bir değeri olduğunu söyleyecek bir Tanrı, yargıç veya devlet başkanına ihtiyacı yoktur. Bence bu şu demek: Dünyaya batmış olduğunu kabul et, onunla birlikte ak, onu
sonuna kadar yaşa, senin gerçekliğin budur, sahip olup olabileceğin tek gerçeklik budur ve onu gerçek yapan senin katılımındır sadece. Deleuze, inanç dünyaya bir inançtır derken, bence bunu söylüyor. Dünyada olmakla "ilgili" bir inanç değildir bu, bu zaten dünyada olmaktır. Mükemmel bir öteki dünya veya gelecekteki daha iyi bir dünyayla değil, olduğu haliyle tamamen bu
dünyada olmak demek olduğu için, ampirik bir inançtır bu. Etik, ampirik ve yaratıcıdır, çünkü bu dünyaya katılımınız küresel bir oluşun parçasıdır. O halde mesele, nereye götürürse götürsün bu süreçten neşe duymaktır, dünyaya olan bu inanç dünyanın devam edeceği umudundan başka bir şey değildir. . Ama bu yine belirli bir içeriği veya son noktası olan bir
umut değildir – daha fazla yaşam arzusudur ya da yaşamı fazlalaştırma arzusudur.
"Beni ruhsuz bir şeye çevir! Hala zamanımız var!"
"Ciddi olmazsın."
"Ciddiyim! Hiçbir şey olmak, sonsuz azap çeken bir ruh olmaktan daha iyidir."
"Aslında bunu hak ediyorsun. Ama... Eğer olduğun kişiden vazgeçmeyi bu kadar istiyorsan... Olabileceğin her şeyden, bu hayatta veya başkasında."
"İstiyorum."
“Tıpkı koklayınca canından olabileceğin ama yasak olduğu için göze daha da cezbedici görünen ve sırf bunun için koklamak istediğin bir ölüm çiçeği gibiydi. Koklasan ölecek; koklamasan hayaliyle, tüm benliğini zehir misali istila edecek...”
Ne olursan ol beni hayal kırıklığına uğratamazsın; senin kim olabileceğin veya nasıl davranabileceğine dair hiçbir önyargım yok. Seni öngörmeyi istemiyorum, seni sadece keşfetmek istiyorum. Sen beni hayal kırıklığına uğratamazsın.
Mary Haskell