-İnsanlara ne kadar muhtaç olursam,
Onlardan kaçma ihtiyacım da okadar artıyordu..
"İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçma isteğim'de okadar artıyordu."
Birşey hakkında haklı olduğuna kesin olarak inanacaksın, hatta okadar inanacaksın ki bunun hakkında düşünmeyeceksin bile.
Küçük İskender okadar mutluydu ki yerinde duramıyordu. Bir ara koşmaya başladı. Koşarken önüne bakmadığı için Şeyh'e çarptı.
Meydan Şeyhi bana sordu:
-İskender, bu çocuk kimdir?
Allah nasip ederseederse kepaze talimine başlayacak şeyhim,dedim. Ben de sizinle tanıştırmak istiyordum. Küçük İskender bak, benim hocam Şeyh Hattat Hamdullah'tır.
Küçük İskender sanki biliyormuş gibi ben demeden gidip Şeyhimin elini öptü.
Meydan Şeyhi, ona gülümseyerek bakıp, başını okşayarak "Hoş geldin safa getirdin evlat" dedikten sonra bana dönerek:
-Maşaallah, demek adaşsınız. İskender, adaşına Okçular Tekkesi'nin kurallarından bahsetmedin mi? , dedi.
-Yeni geldik Şeyhim, biraz anlatmaya başlamıştım.
Hepsini burada yaşayıp, öğrenir inşallah, dedim.
-O vakit size hayırlı talimler selametle...
Bazen okadar çok gürültü olur ki zihnimdeki baskının ve omuzlarıma binen yükün dinmek bilmeyen ağrılarıyla sessizliği yakalamak zorlaşır.
Eğer evliliğinizin yürümesini istiyorsanız lekeye değil,her zaman güzelliğe bakmayı bilmelisiniz. İster bir eşte olsun,ister bir çocukta,bir komşuda, bir patronda ya da bir arkadaşta, ne kadar leke ararsanız okadar leke bulursunuz.
-Steven W. Vannoy
Ölümüme doğru yol alıyorum. Bu sanki her sonbahar, özellikle her eylül sonu oluyor gibi. İnsanın kendisini ölümüne götüren şeylerin farkına varması o kadar kişisel birşey ve insanın aklına okadar baskı uyguluyor ki, kelimeleri kağıda dökmek dayanılmaz bir acı veriyor. Herkes zihninin içinde ulaşabileceği, farkında olunması gereken ve kaçması imkansız bir ölüm
tohumu taşıyor.
”Mantarlar karıncaların şemsiyesidir,“ derdi babası. Geçip giden bir karınca olmayı okadar çok istiyordu ki.