"Hesabı, bütün mazlumlar gibi, Hesap Gününün Sahibine
havale etti."
Din sadece ibadeti emretmiyor. Çalışmayı, Adaleti, Haksızlığa boyun eğmemeyi, üretmeyi ve faydalı olmayı da emrediyor. Dinin sosyal alanını köreltirseniz, kuru ibadetiyle yetinen sıradan bir Müslüman olursunuz. Bunun sonucunda sizin dünya milletleri için mazlumlar için sözleyeceğiniz bir sözünüz ve gücünüz olmaz.
... kendini meçhule adayan mazlumlar yığını.
"Tanrılar mazlumlar için ellerini kirletmezler"
Mollanur Vahidov’dan sonra Mustafa Suphi de erken bir tarihte öldürülünce, “Mazlumlar Enternasyonali” hareketi ikinci sacayağını da yitirmiştir. Gerçekten de hareketin, ağırlıklı olarak, Türk-Tatar Dünyası merkezli teorisyeni/stratejisti Sultan Galiyev, İslam-Doğu Dünyası merkezli teorisyeni/stratejisti Mollanur Vahidov, Anadolu-Osmanlı Dünyası merkezli
teorisyeni/stratejisti de Mustafa Suphi’dir. Mollanur Vahidov, sosyalist İslam birliği, Sultan Galiyev, sosyalist Türk birliği, Mustafa Suphi de sosyalist Anadolu birliği taraftandır. Birbirlerini tamamlayan bu stratejilerin ortak paydası Mazlumlar Enternasyonalidir. Ayrı bir yazının konusu olabilecek olan bu sınıflandırma abartılı değildir. Her üç önder tek tek
incelendiğinde aralarındaki benzerlik( ve sanki işbölümü) görülebilecektir. Şu da kesindir ki; hiçbiri, şiddetli Batı karşıtı tavırlan olsa da entemasyonalist/hümanist dünya görüşlerinden taviz vermemişlerdir.
Savaşı kutsayanlar hep zenginler olurken ölenler hep garibanlar mazlumlar oluyordu.
"Ben sadece mazlumlar mücadelesi nokta-î nazardan mağlub olduğumuzu kabul edemem."
Bismillahirahmanirrahim ve bihi nestain. Esselamü ala men itteba'al-hüda Halik ül-Kevneyn ve razik üs-sakaleyn cellet kudretehü ve allet kelimetehu hazretlerinin ben kulu ki valiy ül-bilah, hamiy ül-ibad, muhyi-i sünnet-i Resulullah ve mücri-i şeriat-i Nebiyullah-i aleyhi ve ala alihi salavatullah. Şah-ı serveran Sultan Muhammed b. Murad b. Bayezid hanım. Sen ki Serdar-ı acem, Han-ı
azam, Keyhüsrev-i yegane, Feridun-u zamane Hasan Hansın. Misal-i şerifimde (mektubumda) şöyle isdar buyurdum ki agah olasın, kişi devlete mağrur olup hakkından tecavüz edip bi-insaflar hareketlerini kılmak alamet-i intikal-i devlet ve emaret-i zeval-i memlekettir. Pes, şol vesavis-i şeytaniyye kim dimağın cevfini (içerisini) makar edinmiştir, istinşak-ı ma-ı inabet ile anı
zail ve akl imamını pişuva edesin, ki bizim memleketimiz dar-ı İslamdır, eba an ceddin devletimiz çarağı (kandili) küfür ehlinin yüreği yağı ile ruşendir. İslam ehline eğer öz kasdın var ise a'day-i devlet ve şeriattan bazı sensin ve sana uyup yardım edenlerdir. Pes, bizim dahi ol taifenin kökünün kazınması kasdına atımız eyerlenmiştir, kılıcımız
kuşanmıştır. Bilmedim veya gafil idim demeyesin. Hiç senin beri gelmen hacet değildir. Şevval-i mübarekte meymeneti genel olsun, Fettah-ı zülmenen desturu ile leşkeri mansurum ile (muzaffer ordum ile) Karahisar kalasının üzerine varıram. Şol kasda ki: Ben kulunu sebep kılıp senin zulmünü mazlumlar üzerinden götürem ve adım sanım nabedit kılam (yok edem) Bilcümle sözü
uzatmak lazım değildir. Selam benim hakkımda hayır murat eden üzerine olsun.
Hiç kimse zalimlere mazlumlar kadar yardım edemez..!