Erhan Akhan
Erhan Akhan

"Bu Avrupalılar o kadar iyi savaşçı olsalardı, Batu Han yirmi-otuz bin askerle, kıtanın yarısını ezip geçebilir miydi?"

Gerhard Venzmer
Gerhard Venzmer

bir insan eğer hayatında gerçekten ciddi olarak seviyorsa bu, onun içi yeni bir kıtanın keşfi demek."

Dror Burstein
Dror Burstein

İki yüz elli milyon yıl içerisinde, bütün kıtalar toplanıp
sıkışacak ve ortasında eski okyanuslardan kalma bir tuz gölü olan,
tek bir kütle hâlini alacak. Kavurucu havada sıcak rüzgârlar esecek.
Buzun, milyonlarca yıl önce yeryüzünden sildiği şehrin sokaklarında
yalnızca kırmızı kum, cehennem sıcağı ve çöl olacak.
Şehirde, örümcek

ve mikroplar dâhil tek bir canlı kalmamış,
şehir bomboş hâle gelmiş olacak. Yerin derinliklerinde, taş, toprak ve
kilometrelerce uzayan buz tabakasının altında bütün trafik işaretleri
sokaklara düşmüş, bütün sokak lambaları sönmüş olacak ve kim bilir
daha neler olmuş olacak. Toprağa karışan isimler.
Yeryüzüne çökmüş, ağır,

kırmızı bir sessizlik.
Birkaç dakika geçiyor, on yıl geçiyor, yirmi yıl geçiyor, yine de hiçbir
şey hareket etmiyor. Her şey durmuş, hareketsiz. İstersen yüz yıl
sonra gel, yine hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu görürsün.
Daha şimdiden umutsuzluğa kapılıyorsun.
Ama belki de parçalar, biraz uğraşarak -o da milyonlarca yıl
sürecek

bir uğraş tabii- kırılmış bir vazonun parçaları gibi,
aynı büyük bir yapbozmuşçasına yavaş yavaş birleşir tekrar.
Ve belki otuz, altmış, doksan milyon yıl sonra, bir bakmışız ki
bir ağaç ve açık yeşil bir çalılık yetişmiş. Veya küçük canlılar
suda yüzmeye, çamurda baloncuklar çıkartmaya başlamış.
Bir ağaç, bir kıtanın

ıssız bir köşesinde büyümeye başlamış bile.
Ve derken, bir asteroit tekrar çarpar ve balıkla ağacı yok eder.
Ya da buz tekrar denizi kaplar ve bütün canlılar ölür.
Sükûnet. Belki otuz…
Belki otuz milyon yıl sürecek bu sükûnet, zamanı tam olarak
bilemiyoruz tabii zira yıkımdan geriye bir saat kalmamış.
Ve sonra öncekinden daha

büyük ve öncekinin aksine
yüzgeçleri olan bir balık tekrar yüzecek suda.
Taşlar yosunla kaplanacak yeniden.
Tatlı sular tekrar denize akacak.

Ahmed Safi
Ahmed Safi

Târih kitaplarında yazıldığı gibi, yüce İslâm dininin ve Hazret-i Muhammed’in insanlığa şeref veren zuhûrlarına karşı Kureyş kâfirlerinin yaptığı kötülükler “Ve inneke le-alâ hulukin azîm” âyeti ile övülen yüce ahlâklı Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’in Allah’ın emri ile Medîne-i Münevvere’ye hicret etmesine sebep olmuştu.

Şerefli hicret hâdisesinden sonra, Yahudî kavminden bazı münâfıklar görünüşte İslâmiyet’i kabul etmiş gibi davranmakla beraber, kendi başlarına kaldıklarında yine Yahudî usûl ve âyini üzere hareket ve ibâdet ederlerdi.

Münâfıkların bu hâlleri, ikinci halîfe Hazret-i Ömer radiyallâhü anh zamânında meydâna çıktı ve bu sebeple, o menhûs

münâfıkları Halîfe Ömer, Medine ve civârından kovdu. Ve onları tamâmen def edip uzaklaştırdı.

Bu uğursuz münâfıklar, müslümanların kılıcından kurtulmak için Arap Yarımadası’nı terk ederek Makedonya denen kıtanın iskelesi olan Selânik’e gelerek yerleştiler. Selânik ve civârında mal mülk sâhibi olup zenginleştiler.

Michel-Rolph Trouillot
Michel-Rolph Trouillot

İspanyol sömürgeciliği ne kadar vahşi olursa olsun, istila öncesinde kıtanın güneyindeki büyük toprak parçasında yaşayanları, İngilizlerin kuzeyde ve kendilerinin Karayipler'de yaptığının aksine tümüyle yok etmez. Bunun muhtemel bir sebebi, And dağları boyunca uzanan bölgede ve Meksika'da yaşayan nüfusun muazzam sayıda olmasıdır.

Bryan Sykes
Bryan Sykes

"İnsan fosillerinin kaydı eksik ve düzensiz olmasına rağmen, tüm insanların kökeninin Afrika olduğu bilinmektedir. Yalnız ve yalnız Afrika' da, son üç milyon yıla ait olan ve evrim sırasında insanın, ne gibi safhalardan geçtiği hakkında bize fikir veren, anlamlı bir dizi fosil bulunmuştur. Bu fosillerden, insanın Afrika'dan çıkıp başka yerlere gitmeden önce burada en az

bir milyon yıl geçirdiği anlaşılmaktadır. Yalnız Java ve Çin'de bulunan insan fosillerinin genel fiziksel görünümleri değil, aynı zamanda buralardaki arkeolojik kalıntılardan
çıkartılan taş aletlerin tarzı da Afrika'da bulunan ve çok daha eski zamanlara ait olduğu kanıtlanan aletlere ve Homo erectus fosillerine benzemektedir. Bedeni tamamen dik, beyni büyük ve ileri

düzeyde aletler yapıp kullanmış olan Homo erectus'un insan olduğu bellidir. Afrika kıtası dışında hiçbir yerde daha eskiye ait fosillere rastlanmamıştır. Afrika'daki fosil kayıtları, bu kıtanın insanlığın beşiği olduğunu gösterse de
-ki bugün bu sava karşı çıkan kişilerin sayısı çok azdır-, bu sonucun bazı eksik tarafları olduğunu unutmamak gerekir.

Örneğin, Batı Afrika'da hiçbir insan fosili bulunmamıştır. Bu bize yakın zamanlara kadar orada insan olmadığını göstermez; tropikal yağmur ormanları, öldükten sonra fosilleşmek için iyi bir
ortam oluşturmamaktadır, hepsi bu."