Yaşam süresi boyunca kendimizde ve yakın çevrede ne kadar çok ve çeşitlilikte hastalık görüyorsak da bilinmelidir ki tek bir hastalık vardır temelde, o da farkındasızlıktır.
"Kendimizi, kendimizde arayarak yola çıkalım ama bulacağımız yer bizi aşan bir menzildedir. "
“Karşı tarafın değişip değişmemesi bizle değil onunla ilgili. Değişmek konusunda odağımız sadece ve daima kendimizde olmalı. Biz değiştiğimizde ve değiştiğimiz ölçüde yaşantılarımız da değişecektir. Oyuncular, sahne, kostüm vs. ikincildir.
Sen kendini adeta anda ki halin tutsağı kılıyorsun. Değişmek hiçbir şeyi kabul etmek değildir. Hele de
“olumsuz” şeyleri.
Değişmek aslında idrak ve anlayışta derinleşmektir. İnsanın idraki ve anlayışı derinleştikçe, kendi ve alemi değişir. Ve idrak ne ölçüde derinleşirse, değişim o ölçüde asli hayata ve onun asli değerlerine doğrudur.
Ol dedi oldu. Tüm varlığınla iste, tüm varlığınla ol de olur. Evrensel bir dinamiktir, inşam kendinde
kabul ettiği her şeyi, başkalarında da kabul eder.
Eğer birilerinde bir şeyleri kabul etmiyorsan, kendinle ilgili bir şeyleri ve dolayısı ile hayatın bazı ifadelerini reddediyorsun, yargılıyorsun demektir.
O nedenle kendimde kabul ettim algısı ile değil, kendimde kabul edemediğim algısı ile eğil yaşadıklarına, derim. Görünümlere, tezahürlere değil
kaynağa ver dikkatini.
Neye halen çok kızgınsın, neyi halen tu kaka görüyorsun, ne seni halen engelliyor?
Acımasız olma kararlılık ve şefkatle ama cesaret ile eğil bunlara.” “Ve elbet mutluluk, herkesin de olduğu gibi olmasına, ne ise o olmasına ve ne ise onu yaşamasına izin vermek ve onurlandırmaktır.”
“Şu an kendine olduğun gibi olma
izni ve olanağı sun.”
Mavi sakinlik olasın, dinginlik olasın, dünyaya taşasın...
#okuyorum
Hiç büyümeseydik de bu kadar kendimizde çelişmeseydik.
Yarattıklarını ödüllendiren ve cezalandıran ya da kendimizde yaşadığımız türden bir iradeye sahip olan bir Tanrı'yı anlayamıyorum.
Yarattıklarını ödüllendiren ve cezalandıran ya da kendimizde yaşadığımız türden bir iradeye sahip olan Tanrı'yı anlayamıyorum.
Farkındalık noktasında ilk adım insanın doğasında nefret, sevgi, merhamet, zalimlik, öfke, yumuşaklık ve buna benzer tüm duyguların mevcut olduğunu ve en yumuşak olanımızın bile içinde öfke, en sert olanımızın bile içinde yumuşaklık olduğunu idrak etmek ve bizzat kendimizde de insana özgü tüm aydınlık ve karanlığın olduğunu kabul etmektir.
“Kimi zaman kaybettiğimizi bulmayı, kimi zaman hiç ulaşamadığımızı, kimi zaman eksikliğini hissettiğimizi, kimi zaman kendimizde olanları ortaya çıkarmayı, kimi zaman da neyi aradığımızı bilmeden bitmeyen bir arayışın içindeyiz.”