Mesut Özünlü
Mesut Özünlü

Değilse tek taraflı, edilgen, bilgi ve görgüden uzak, kişiliksiz, kültürsüz, sığ, kaba saba ve tembel bir nesille Irak’ın gelişip kalkınması hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Bu nedenle ez-Zahavi, aynen Türkiye’nin Mehmet Akif’i gibi Müslümanları daha çok gaflet, uyuma, cehalet, tembellik ve hurafe üzerinden eleştirir; dahası Irak halkını var gücüyle uyanış ve

değişime çağırır:
Ey asırları uykuyla heba eden tembel halk!
Daha ne kadar cehaletle uyuyacaksın, kalk!
Değiştir o sana hiç faydası olmayan âdetleri
Bu ne kabalık! Bir huy varken güzellik gibi
Bir olamaz insanın kötülükleriyle iyilikleri

Fikret Madaralı
Fikret Madaralı

Köyümden ayrılırlarken Tonguç bana:

"Çalışmalarını cok beğendim, dedi, ama bu işler böyle yürümez. Köy sorunu çok yönlü çok boyutlu bir sorun.. Türk toplumunun bütünüyle kalkınması sorunu. Yalnız eğitimle bugünkü anlayışla olmaz. Yakında büyük çalışmalara girişeceğiz.."

M. Siyabend Kaya
M. Siyabend Kaya

Bir toplumun kalkınması akademik anlamda başarılı, nitelikli insanların yetiştirilmesine bağlıdır (Yıldırım, 2000)

Philip K. Hitti
Philip K. Hitti

Araplar sadece bir Imparatorluk» tesis etmiş değillerdir; onlar aynı zamanda bir kültür manzumesi de ortaya koymuş bulunuyorlar. Dicle ve Fırat nehirleri boyunca açılıp gelişen eski medeniyetlerin vârisleri olan Araplar, aynı zamanda Grek-Roma kültürünün de ana hatlarını benimseyip hazmetmişler ve netice inbariyle Orta Çağ Avrupasına bu fikri ve kültürel tesirlerin

çoğunu aktarmada aracı rolünü oynamışlardır. İşte bu fikir ve kültür malzemesidir ki, daha sonralan Ban dünyasının kalkınması ve onun modern Batı Rönesansı yoluna koyulması neticesini doğurmuştur. Hiçbir halk kitlesi, Orta Çağ boyunca, Arabistanhlar ve konuşma dili arapça olan milletler kadar insanî tekâmül ve ilerlemeye katılmış değildir.

Ferit Salim Sanlı
Ferit Salim Sanlı

Alparslan Türkeş: Türkiye'nin realitelerine uygun bir rejimden bahsettiğimiz zaman siyasi rakiplerimiz tarafından "komünist" ithamına uğruyoruz. Davalarımızın milliyetçi bir görüşle ele alınması ve meselelerin çözümü için milli bir şuur uyandırılması gerektiğini söyleyince "nasyonal sosyalizmle", yani nazilik ve faşistlikle itham olunuyoruz. "Müspet ilim bütün

faaliyetlere önderlik etmelidir." dediğimizde "dinsiz" ithamı ortaya atılıyor. Dinin sosyal bir müessese ve halkın çoğunluğunun dininin İslamiyet olduğunu, bunun için bu realiteyi ele alarak ilim sahibi, iyi yetişmiş din adamlarına ihtiyaç bulunduğunu ve din adamlarıyla dini faaliyetten de toplum kalkınması için faydalanmak gerektiğini söylediğimiz zaman "gericilik"

ithamı karşımıza çıkıyor. Şimdi bütün bunlara yeni bir itham eklendi. Bizi "Yassıada mahkumlarını idam ettirenler" olarak tanıtmaya çalışıyorlar. Oysa yurt dışında bulunduğumuz bir sırada infaz edilen bu idamların başlangıcından beri aleyhinde bulunduğumuz, bizzat bu propagandayı yapanların dahi meçhulü değildir.

Wayne Ellwood
Wayne Ellwood

Dünya Bankası (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası): Bretton Woods Konferansı'nın diğer temel hedeflerinden biri de İkinci Dünya Savaşı'nın harap ettiği ekonomileri yeniden inşa etmenin bir yolunu bulmaktı. Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) bu çabaya öncülük etmek üzere kuruldu. Üyelerden toplanan aidatlar ve uluslararası sermaye piyasalarından alınan

borçla finanse edilen banka, üyelerine ticari bankalardan daha düşük faizli kredi sağlar. Başlangıçtaki görevi enerji santralleri, barajlar, yollar, hava meydanları, limanlar, tarımsal kalkınma ve eğitim sistemi projeleri gibi "altyapı" yatırımlarına kredi sağlamaktı. Banka, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa'nın yeniden inşası ve kalkınması için bölgeye para

akıttı, ancak bu yeterli olmadı. Ayrıca, hızla genişlemekte olan sanayileri için sağlıklı piyasalara ihtiyaç duyan ABD'yi tatmin edecek kadar hızlı değildi. ABD bu nedenle kendi Marshall Planı'nı oluşturdu ve çok daha gevşek koşulları olan bu plan çerçevesinde, Avrupa ülkelerine kredi yerine hibe şeklinde doğrudan dolar sağladı.

Avrupa 1950'lerde yavaş

yavaş toparlanınca, IBRD ilgisini Üçüncü Dünya'nın bağımsızlığına yeni kavuşmuş ülkelerine yöneltti ve Dünya Bankası olarak anılmaya başlandı. Güney ülkeleri sanayi çağına geçmek istiyorlardı ve banka, bölgede önemli bir etken haline geldi. O dönemde popüler olan "büyüme aşamaları" teorisine göre, gelişmekte olan ülkelerin ekonomiyi "yerden kaldırmayı"

başarabilmesi için sağlam bir altyapı, bir "kalkış pisti" şarttı. Bu "altyapı kapasitesi"ni oluşturmak, bankanın kendine biçtiği rolün bir parçasıydı ve bu doğrultuda Dünya Bankası Latin Amerika, Asya ve Afrika'da hidroelektrik santralleri ile otoyol sistemlerini şevkle finanse etti.

Ancak, bankanın indirimli faiz oranlarına karşın, en yoksul ülkelerin borç

ödemelerinde zorlanacakları en başından belliydi. Bu nedenle Dünya Bankası 1950'lerin sonunda Uluslararası Kalkınma Kurumu'nu (IDA) kurmak zorunda kaldı. Bankanın bu kolu düşük veya sıfır faizli "kolay krediler" sağlayacak ve yeni Üçüncü Dünya ülkelerinin Bretton Woods kurumlarından ayrı olarak BM himayesinde faaliyet gösterecek bağımsız bir kredi kuruluşu oluşturma

girişimlerini savuşturacaktı. Banka iki ayrı bölüm daha kurdu: Bankanın onayladığı projelere özel sektörün yatırım yapmasını destekleyen Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve bankaya üye ülkelerden birinde yatırım yapmaya karar veren yabancı şirket ve bireylere risk sigortası sağlayan Çoktaraflı Sigorta Garanti Kurumu.

Dündar Taşer
Dündar Taşer

İleri gitmiş milletlerin kıyafetlerini, yaşayışlarını, dış görünüşlerini kabaca taklit etmekle bir toplumun kalkınması ve yükselmesi mümkün değildir.

Baha Mutlu Aydın
Baha Mutlu Aydın

Toplulukların, kendine yardım ilkesine göre çaba göstermediği durumlarda, toplum kalkınması söz konusu değildir.

Ahmet Yüksel
Ahmet Yüksel

Ayrıca İmam Musa Kazım'ın türbesinin varlığı münasebetiyle Kazimiye yerli-yabanci birçok ziyaretçinin uğrak yeriydi. Valiliği sırasında Bağdat'ın kalkınması ve modernizasyonu için müthiş bir mesai sarf etmiş olduğu bilinen Mithat Paşa bahsedilen ticarî ve dini hareketliliği fark edince, yolcuların Bağdat'tan Kazımiye'ye en kolay ve rahat şekilde seyahat

edebilmelerini sağlamak için hemen bir çalışma başlatmıştır. Önce görevlendirdiği memurlar vasıtasıyla yolcu sayısını tespit ettirmiştir. O sayede günde ortalama 4 bin kişinin seyahat ettiği bilgisine ulaşılmıştır. İşte bu bilgi üzerine Mithat Paşa, Bağdat-Kazımiye arasına bir tramvay yolu yapılmasına karar vermiştir. Bunun için evvela bir şirket

kurdurtmuştur. Şirket üzerinden elde edilen gelirle yolun yapımı için gerekli olan malzeme İngiltere'den temin edilmiştir. Bu sayede yolun 5 kilometrelik kısmı, yani Karşıyaka Mahallesi'nden Kazımiye'ye kadar olan bir saatlik mesafesi tamamlanmış ve 14 Temmuz 1871 tarihinde hizmete açılmıştır.

Fehmi Demirbağ
Fehmi Demirbağ

Milletlerin kalkınması için iki temele dayanmaları gerekir: Bunlardan birisi fazilet, ötekisi marifettir. Fazilet bir milletin gelenekleri, görenekleri, güzel sanatlarıdır. Marifet ise ilimdir, tekniktir.
-Mehmet Akif Ersoy