Görüldü ki bir kez daha Batı kalıpları bizim yerli meselelerimizi çözemezdi ve çözemedi.
"Her zaman düşünce kalıplarını zorlayın, size öğretilen kalıpları aşmak için daha fazla araştırın. Size öğretilenlerle yetinmeyin kendi öğrendiklerinizle harmanlayın ve bir daha araştırın. Çünkü öğrenmenin sonu yok."
Ülkemizde de "liderimiz nerede biz oradayız" gibi geleneksel siyasi kültürün etkisi ile yerleşen düşünce kalıpları sistemin tıkanmasına neden olmaktadır.
Anat Baniel'in dediği gibi " Yavaşlık beynin dikkatini çeker". Bir şeyi hızlı yaparken beyin zaten elinde mevcut olan kalıpları kullanır. Yeni bir beceri öğrenmek için ise, yavaşlayıp dikkati vermek ve gün ince farklılıkları hissedebilmek şarttır. Yeni hareket kalıplarını, ancak ya başladığımız takdirde yeni deneyimler edinerek öğrenebiliriz. Yavaşlamak bize
hissetmemiz ve fark etmemiz için ihtiyacımız olan zamanı sağlar.
Matematikçinin kalıpları da bir ressamın veya şairin ki gibi güzel olmak zorundadır; düşünceler ise renkler ve sözcükler gibi uyum içinde olmalıdır.
" Sağlıklı düşünmek, kalıpları yıkarak düşünmektir. "
"Toplumsal cinsiyet kalıpları kişilerin doğumunda değil, doğumundan sonra kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından şekillenen kalıplardır. Bireylere o cinsiyete özgü nasıl davranması gerektiği, neleri yapıp neler yapmayacağını ve yasakları belirleyen yazılı olmayan kurallardır. "
Örneğin, Connell (Kessler ve ark. 1982,10) 1980’lerin başında bunu şu şekilde tartışıyordu:
belirli davranış biçimleri, belirli varoluş biçimleri kültürel olarak baskın [ve] erkeklik ve kadınlığın genel örüntüsü olarak görülürken, [diğer] davranış türleri ve biçimleri, bunlara kıyasla sapkın veya aşağılık olarak tanımlanır ve alay, düşmanlık ve
bazen de şiddete neden olur. Daha iyi karşılayan bir terim olmadığından bu kültürel olarak baskın kalıpları "hegemonik erkeklik" ve "hegemonik kadınlık" olarak adlandırdık.
''...artık biliyorum ki insan beyninin sınırları yoktur. O sınırları ve kalıpları çizen ve bunları çocuklarımıza öğreten bizleriz.''