Ben hayata tutunmaya çalışırken hayat hep elini kaçırdı benden. Üstüne üstüne bastığım çıkıntıları da kırarak beni en derin uçurumlara sürükledi. Fakat ben hep yapılması gerekeni yaptım. En iyisini yaptım. En iyisinin en iyisini. Şu an zafer kutlaması yapmam gerekirken neden uzayın derinlikleri gibi duygularım?
İbn Ömer ( radıallahu anh), şöyle demiştir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), eliyle omuzlarımdan tuttu ve şöyle buyurdu:
" Dünyada garip bir kimse gibi veya geçip giden bir yolcu gibi ol."
İbn Ömer (radıallahu anh) da şöyle derdi:
"Akşamladığında sabahı gözetleme. Sabahlayınca akşamı gözetme. Sıhhatinden hastalığına,
hayatından ölümüne bie hisse/pay al."
Anı yaşamak, ertelememek, ihmalkar davranmamak ve ahireti hatırından çıkarmamak gerektiğini bu hadis-i şerif bize bildiriyor. Dünyaya gönül bağlamak akıl işi değil; dünyayı ihmal etmekle dünyaya bağlanmak arasındaki ince ayarı bilmek ve uygulamak gerekir. Dünyayı terk etmek, el etek çekmek ve etliye sütlüye dokunmamak,
değildir. Dünyayı terk etmek; ahiret merkezli bir hayat sürmektir. Bununda belirleyici vasfı, kitaba ve sünnete sımsıkı sarılmakla olur. Mücadele azmini kırarak dünyadan soğumak, istenilen şey değildir. Dünyaya teslim olmak değil dünyayı, malı mülkü, makam mevkiyi teslim almak ve bunları Allah rızası için kullanmaktır. Her an ölüm gelebilir diye hesap yapmak, ameli ve
gayreti ertelememektir. Dünya, ahirete götüren binektir. Tıpkı bedenimiz gibi. Dünya rahatı, ahireti unutturuyorsa zararlıdır. Dünya bizim için ahiret azığı kazanma yeridir. "Azık edinin. Şüphe yok ki azığın en hayırlısı takvadır." (Bakara,2/197)
İbn Ömer (radıallahu anh)'ın, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hadisinden çıkardığı pay
ise, emeli kısa tutmaktır. Boş zamanı ve sıhhati iyi korumak ve gücü kuvveti var iken ibadetlere ve taatlere riayet etmek ve bunu asla unutmamaktır.
“...bütün adalarına çıktım gecenin- yorgunum yüreğimle yarışmaktan
beni benden kanırt ey ben- paslı bir çiviymişim ben kendimde
beni yol düşlerimden küflü bir kütük gibi kırarak ey kendim
yaşamayı unuttum yaşanmamış aşkların mutlulukların gizlerinde
ana uyandır beni Zühre Yıldızı düşünce gözlerine Hitit çobanlarının
ey düş-
giy gecenin lacivert harmanisini bekle hüznün eteklerinde...”
1588 de sefere giden yeniçeriler Giresun'a geldiklerinde pek çok Müslim ve gayrimüslimin evini basıp, hanımlarını ve oğlanlarını çekip mallarına el koymuşlar, mahkemeye şarap götürüp içtikten başka kadıya sen de iç, diyerek sunmuşlar, Giresun voyvodası Zaim Ahmed'in iki evini basıp kapılarını kırarak içeri girmişler, bir katırını ve parasını almışlar,
karısına tecavüz etmişler ve yola çıkarıp nacakla dövüp feracesini soymuşlar, köy halkından daha nicesinin mallarına ve atlarına el koymuşlardı.
"Bazıları, soru işaretinin eski inançların sert zeminini kırarak yeni gelişmelere (büyümelere) hazırlayan, ters çevrilmiş bir saban şeklinde olmasının tesadüf eseri olmadığını söyler."
Bazıları, soru işaretinin eski inançların sert zeminini kırarak yeni gelişmelere hazırlayan, ters çevrilmiş bir saban şeklinde olmasının tesadüf eseri olmadığını söyler.