Hasan Fahri
Hasan Fahri

Yeni Türkiyemizi layık olduğu merteme-i resanete isal edebilmek için (yüceltmek için), behemahal iktisadiyatımıza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz.Zamanımız tamamen iktisat devrinden başka bir şey değildir.

Hasan Fahri
Hasan Fahri

Yeni Türkiyemizi layık olduğu merteme-i resanete isal edebilmek için (yüceltmek için), behemahal iktisadiyatımıza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz.Zamanımız tamamen iktisat devrinden başka bir şey değildir.

Patricia Springborg
Patricia Springborg

İslam toplumları, yerleşik biçimlerine egemen olan Mezopotamya toplumları gibi, fazlasıyla sözleşmeye dayalı toplumlardı (Springborg 1987a) ve zaten başarılarını da büyük ölçüde bu temel özelliklerine borçluydular. Ekonomik gelişme standartlarıyla değerlendirilecek olursa, İslam şehirleri işbölümü ve işgücünde uzmanlaşma temelinde, Avrupa'da 19 ve 20. yüzyıla

kadar eşi görülmedik bir büyüklüğe ulaşmışlardı. İktisat tarihçisi Charles Issawi, 10. yüzyılda Bağdat'ın nüfusunun bir milyon dolayında olduğunu söyler; bir Fransız seyyahın anlattıklarına bakılırsa, 14. yüzyılda Kahire Paris'ten iki kat büyük, dört kat kalabalıktır. 1800'e gelindiğinde, İstanbul'un nüfusu bir milyondu, 72manın 400 bin nüfuslu Londra'sıyla

karşılaştırıldığında Bağdat ve Kahire'nin nüfuslarıysa azalmıştı (Issawi 1969, 102-5).

Yahudi İslam tarihçisi Şlomo Goitein (1967, 99), Kahire'nin ortaçağ dönemine ait Geniza belgeleriyle ilgili şu bilgileri vermektedir: “Şimdiye dek, kol emeği gerektiren yaklaşık 265 çeşit meslekle ilgili koşullar saptandı; buna karşın ticaret ve bankacılıkla

uğraşan 90 çeşit görevli ve yine bir o kadar meslek sahibi, memur, din görevlisi ve öğretmen bulunduğu belirlendi.” Goitein, tanımlanmış 450 mesleği içeren bu toplamı “bir yandan Corporations professionelles adlı abidevi çalışmasında |.:T. Walzing in eski Roma için verdiği 150 dolayında mesleki kuruluşla; diğer yandan Andr€ Raymond'un (1957) 1801'de Kahire için

saydığı 278 corporations de metiers ile” karşılaştırır. Yüzyılımızın başında Şam'da baba-oğul Kasımilerin derlediği 435 meslek de bu karşılaştırmada dikkate alınmıştır (Goitein 1967, 99).

William Nordhaus
William Nordhaus

“İzlenecek yol paraya, sonuç odaklı analizlere, siyasi eylem komitelerine ve destekçi gruplara bağlı olacaktır. İklim değişikliği artık sadece jeofizik ve ekoloji alanının meselesi olmaktan çıkmış, bir iktisat ve politika konusu haline de gelmiştir.”

Suat Kamil Aksoy
Suat Kamil Aksoy

DEĞERİN DOĞASI

Biz, değer, yani nesnelleşmiş emek ya da daha doğru bir deyişle nesnelleşmesi gerekli emek varsayımıyla bağlı olduğumuz oranda bu varsayımın tüm mantıksal uzanımlarına dokunmak zorundaydık. İster bireylerin zenginliği, ister ulusların zenginliği olsun, bu zenginlik en nihayetinde nesnelleşmiş emekten ibarettir. Çok titizlenip nesnelleşmiş

emek tamlamasını yetersiz bulanlar, bizi, nesnelleşmiş yararlı emek tamlamasıyla, hatta nesnelleşmesi gerekli yararlı emek tamlamasıyla düzeltebilirler. Pratikte ise emek kelimesi yararlı insan faaliyetinin dildeki karşılığından başka bir şey değildir. Nesnelleşmiş emek derken gündelik dilin bu ayrıntısı akılda tutulursa ifademizin düzeltilmesine de gerek kalmaz.

Baktığımız şey ister somut bir toplum, ister kurgusal bir toplum olsun ya da tek bir bireyle ilgilenelim, değer belirlenimi hem gerçeği hem hayali sıkıca bağlar. O halde zengin olmak istediğimizi hatırlayalım ve soralım, zenginliğin ölçüsü nedir? Para. Para nedir? Paranın ne olduğu konusunda çeşitli fikirler var. Ama yıllanmış iktisat hocalarından henüz paranın ne

olduğunu anlayamadığını söyleyenler de var. Değer ve para kavramı çok yakından ilişki halinde oldukları için değer kavramı hakkında aydınlık olmayan zihinlerin, para hakkında da kendilerini rahat hissetmemeleri doğaldır. Bunu itiraf edenlerin içtenlikli olduklarını düşünmek gerekir. İçtenlikli iktisat profesörleri dışında, bu açıdan uyanık olması gerekenler

daha çok Marksistlerdir. Çünkü onlar Marx’la yoldaş olmak hasebiyle kendilerini bilirkişi addetmektedirler. Üstelik günü geldiğinde toplumun para olgusundan kurtulacağı sanıldığı için ne mal olduğu bilinen para olgusuna karşı haddini bildirici bir ilgisizlik ve özensizlik hakimdir. Halbuki konunun layığınca kavranması yeterli bir alakayı zorunlu kılmaktadır. Marx

kendi kitabında meta ve para üzerine yazdığı ilk bölümle ilgili olarak anlaşılamama kaygısını önsöz aracılığıyla bize bildiriyor ve uyarıyordu. Dahası o anlaşılmak konusunda kaygı duyduğu konuyu, yani meta ve para konusunu Kapital’den önce Katkı adıyla zaten yazmış ve yayımlamış durumdaydı. Kaygısında haklı olduğunu teslim etmek gerek. Şimdi aynı konuyu bir

başka biçimde ve değer merkezli olarak ele almakla bazı tekrarlar yapmak durumunda kalacağız. Ama bunlar kimseyi sıkmasın. İnsan bir yanıyla çok aciz bir varlık. On dakikada okuyup anlayabileceği bir gerçeği teslim edebilmek için bilmeksizin bir ömür boyu gayret sarf edebilir, bu gayret milyonlarca insanın yaşamında yüzyıllarca tekrar edebilir. Az gidip, uz gidip, dere tepe

düz gidip geriye dönüldüğünde görünen bir arpa boyu yol işte böyle bir yoldur. Değerin kaynağının emek olduğunu zaten biliyoruz ve bu fikri burada tekrar etmiş olacağız. Ama unutulmamalı ki biz bu fikri zaten en baştan beri veri alıyorduk. Konunun yeni bir mantıksal seriminin amacı okuyucuyu ikna etmek olamaz. Konuyu evrensel bir çerçevede sunarken temel tezin tekrarına

değil bu evrensel çerçeveye dikkat edilmesini bekliyoruz.

Suat Kamil Aksoy
Suat Kamil Aksoy

Akademiler bütün kuşku ve kaygıları bir kenara bırakıp köklü bir tercih yapmak için zaman kaybetmemelidir. Baki kalan gerçekler olacaktır ve bilim günün koşulları karşısında değil, ancak gerçekler karşısında boyun eğebilir. İktisat kendi temeli olarak ilan etmesi gereken değer kavramından yoksun bir biçimde sürdürdüğü zorlu hayatını terk etmeli ve kendisini

zenginleştirecek, kendisine saygınlık kazandıracak bir hayata adım atmalıdır. Değer belirleniminin incelenmesi de artık akademi dışı araştırmalara mahkûm kalmaktan kurtulmalıdır.

Sabahattin Zaim
Sabahattin Zaim

Araya girerek açıklamak gerekirse ki, "liberal" kelimesi o dönemler Amerika'da sol zihniyet olarak düşünülürdü. Avrupa'da yaygın olarak kullanılan "Sosyal Demokrat" kavramı orada " Liberal" olarak ifade edilirdi. Liberallerin siyasi karşıtları ise " Muhafazakarlar" olarak isimlendirildi. Avrupa'daki * Liberal" kavramı Amerika'da kullanılandan daha farklı bir anlama sahipti.

Amerika'da liberalizm denince, sola meyilli bir siyaset ve iktisat anlayışı ifade edilmiş olurdu.

Mehmed Gökhan Polatoğlu
Mehmed Gökhan Polatoğlu

Bir süre sonra Londra’da uluslararası bir iktisat kongresi yapıldı. Kongrede Türkiye’yi temsilen, İktisat Vekilliği’ne yeni atanan Celal (Bayar) ile Tevfik Rüştü (Aras) Beyler bulunuyordu. Kongrede Kanadalı heyetin. Celal Bey’e: “Siz şeker fabrikası yapıyorsunuz, vazgeçin bu işten! sözleri üzerine Celal Bey: “Neden" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Kanadalı

heyetin: “Bizde şeker sanayisi, çok ileridedir. Bunu siz yaparsanız, piyasamız daralacaktır.”

Mehmed Gökhan Polatoğlu
Mehmed Gökhan Polatoğlu

"" Devlet ve hükümet, ecnebi sermayenin jandarmalığından başka bir şey yapmamıştır. Her yeni millet gibi Türkiye, buna muvafakat etmez. Burasını, esirler ülkesi yaptırmayız.. Yeni Türkiyemizi, lâyık olduğu kuvvete yükseltebilmek için, birinci derecede ve en çok ekonomimize önem vermek mecburiyetindeyiz Zamanımız tamamen bir ekonomi devrinden başka bir şey değildir.

Millî egemenlik, ekonomik egemenlikle kuvvetlenmektedir." (Atatürk / İzmir İktisat Kongresi)

Mehmed Gökhan Polatoğlu
Mehmed Gökhan Polatoğlu

M.Kemal Paşa, yine İzmir İktisat Kongresi’nde yapmış olduğu bir konuşma ile izlenecek iktisadi politikayı; “... Biz ekonomi tarihi içindeki okullardan (ekol) hiç birine benzemeyiz. Ne 'bırakınız geçsinler-bırakınız yapsınlar' okulundan ne de sosyalist, komünist, etatist ve himaye okullarındanız.. Bizim de, yeni Türkiye’nin, yeni ekonomik anlayışına göre yeni bir

ekolümüz vardır. Buna ben, ‘Yeni Türkiye Ekonomi Okulu diyorum. Yukarıda belirttiğimiz ekollerden hiç birine bağlı olmamakla beraber, memleketimizin ihtiyacına göre bunlardan faydalanmaktan da geri kalmayacağız Yeni Türkiye, karma bir ekonomi sistemi izlemelidir...sözleriyle ifâde ederek Türkiye’de başka hiçbir okula benzemeyen “yeni bir ekonomi okulu” meydana

getirileceğini belirtti.