Ben bilimlerin tekamül kanununu, bir nehre benzetiyorum. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada gem genişliyor ve sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor. Bilimler de farklı insanların elinden geçerek, farklı kültür
dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor. Ben böyle tahayyül ediyorum.
Ben bilimlerin tekâmül kanununu, bir nehre benzetiyorum. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada hem genişliyor hem de sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor. Bilimler, farklı insanların ellerinden geçerek, farklı kültür
dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor. Ben böyle tahayyül ediyorum.
***
Ben bilimlerin tekâmül kanununu, bir nehre benzetiyorum. Çok uzun zamandır kafamda böyle bir tasavvur var. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada hem genişliyor hem de sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor.
Bilimler, farklı insanların elinden geçerek, farklı kültür dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor. Ben böyle tahayyül ediyorum.
***Ben bilimlerin tekâmül kanununu, bir nehre benzetiyorum. Nehir küçük kaynaklardan çıkıyor, yavaş yavaş çoğalıyor, bir eğimden aşağı süratle akıyor. Ovaya doğru hızla akıyor ve ovada hem genişliyor hem de sürati azalıyor. Sonra bir daha toplanıyor ve yeniden hız kazanıyor ve bu şekilde sürüp gidiyor. Bilimler, farklı insanların elinden geçerek, farklı kültür
dünyalarından geçerek yavaş yavaş gelişiyor. Ve bugünkü haline geliyor.
“Zaten Türk erkeklerinin bir numaralı özelliği sinirlenince hız yapmalarıdır. Bu yüzden hiçbirisiyle direksiyon başındayken tartışmayacaksın.”
BEŞİK
sallanır beşik
toprak yoğuran yürekten
yün eğiren elden hız alarak
bir acıya bir sevince yaslanıp
kemençe ezgisiyle büyüyor çocuk
duvarları fındık işleme
güneş yeşilinde odaları
çalkalanan gök mavisinde
küçücük düşlerine sarınıp
deniz sesiyle uyuyor çocuk
hiç yaşanmamış
sevda nerede
sormadım bilmiyorum
o beni tanımıyor ben onu
taşıdığımız eski bir beşikte
gizlenen iki bıçak izi
törem gelip alnımıza yansıyan
acılar emziren sevda
seni biz büyütmedik
hüzünler mayalayan bir beşikte
büyüdün kendiliğinden
sallanmıyor beşik
derin bir gök çizgisinde
gün
doğuruyor kendini yeniden
siliniyor eski beşiklerde
uyuyan bıçak izleri
Johnny 6 yaşındayken, babasıyla birlikte hız yaparken yakalandılar. Babası memura ehliyetini verirken arasına yirmi dolarlık banknot da sıkıştırdı. "Sorun değil evlat," dedi babası, oradan ayrılırlarken, "bunu herkes yapıyor."
8 yaşına geldinde, George Dayı'nın ailedekilere nasıl vergi kaçırılacağını anlattığını duydu. "Sorun değil evlat," dedi
dayısı, "bunu herkes yapıyor."
12 yaşına geldiğinde, bir gün okula giderken gözlüklerini kırdı. Francine Hala sigorta şirketine gözlüğünün çalındığını söyledi ve 75 dolar aldı. "Sorun değil evlat," dedi halası, "bunu herkes yapıyor."
16 yaşındayken, bir süpermarkette çalışmaya başladı. Görevi, çürük çilekleri kutuların diplerine, iyilerini
görünebilecekleri şekilde üste koymaktı. "Sorun değil evlat," dedi müdür, "bunu herkes yapıyor."
19 yaşında üniversitedeyken, üst sınıftan bir öğrenci 50 dolara sınav cevaplarını kendisine satmayı teklif etti. "Sorun değil evlat," dedi. "Bunu herkes yapıyor."
Ancak sınavda yakalanıp rezil oldu ve eve gönderildi
"Böyle bir şeyu annene ve bana nasıl
yapabilirsin?" diye azarladı babası. "Evde böyle bir şey olduğunu ne zaman gördün?" Hayretler içinde kalanlar arasında dayısı ve halası da vardı.
Yetişkinlerin dayanamayacağı bir şey varsa, o da hile yapan bir gençtir.
#boşcuvaldikdurmaz
Johnny 6 yaşındayken, babasıyla birlikte hız yaparken yakalandılar. Babası memura ehliyetini verirken arasına yirmi dolarlık banknot da sıkıştırdı. "Sorun değil evlat," dedi babası, oradan ayrılırlarken, "bunu herkes yapıyor."
8 yaşına geldinde, George Dayı'nın ailedekilere nasıl vergi kaçırılacağını anlattığını duydu. "Sorun değil evlat," dedi
dayısı, "bunu herkes yapıyor."
12 yaşına geldiğinde, bir gün okula giderken gözlüklerini kırdı. Francine Hala sigorta şirketine gözlüğünün çalındığını söyledi ve 75 dolar aldı. "Sorun değil evlat," dedi halası, "bunu herkes yapıyor."
16 yaşındayken, bir süpermarkette çalışmaya başladı. Görevi, çürük çilekleri kutuların diplerine, iyilerini
görünebilecekleri şekilde üste koymaktı. "Sorun değil evlat," dedi müdür, "bunu herkes yapıyor."
19 yaşında üniversitedeyken, üst sınıftan bir öğrenci 50 dolara sınav cevaplarını kendisine satmayı teklif etti. "Sorun değil evlat," dedi. "Bunu herkes yapıyor."
Ancak sınavda yakalanıp rezil oldu ve eve gönderildi
"Böyle bir şeyu annene ve bana
nasıl yapabilirsin?" diye azarladı babası. "Evde böyle bir şey olduğunu ne zaman gördün?" Hayretler içinde kalanlar arasında dayısı ve halası da vardı.
Yetişkinlerin dayanamayacağı bir şey varsa, o da hile yapan bir gençtir.
#boşcuvaldikdurmaz