Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Ve yine millet iyi biliyor ki asıl tehlike; bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bugünkü iktidarın devamıdır.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Asıl tehlike, bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Ve yine bu millet pek iyi biliyor ki, asıl tehlike, bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.

Sabahattin Ali, Zincirli Hürriyet, 5 Şubat 1948

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

bu millet pek iyi biliyor ki, asıl tehlike, bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.
.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Ve yine bu millet pek iyi biliyor ki,
asıl tehlike, bu memleketin istiklalini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike,
bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

....asıl tehlike,bu memleketin istiklâlini de hürriyetini de varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.

5 Şubat 1948
Sabahattin Ali Zincirli Hürriyet

Cemil Meriç
Cemil Meriç

İnsan, hürriyetini bir an önce elde edemezse, baskının pençesinde uçuruma sürüklenecektir.

Abdelillah Benarafa
Abdelillah Benarafa

Kulluk olmadan hürriyet yoktur. Yaratılmışlara kulluk eden kişi, özün hürriyetini nasıl iddia edebilir?

Ayetullah Kanhan
Ayetullah Kanhan

İnsanoğlu kendi hürriyetini kolayca harcayıp, kullandırtan ve istismarına yol açan belki de tek varlıktır; ilginç ve yaygın olan insanın özgürlüğünü düşmanlarına değil dostları ve sevdiklerine kullandırtmasıdır..

Pierre Martino
Pierre Martino

Stendhal gençliğinde Napoleon’a "fevkalâde bir adam, şana ve şöhrete vurgun ve Cumhuriyete zaferler sağlamak için yanan bir in­san" olarak çok hayran olmuştu. Kırk sene sonra şöyle yazıyordu: "İtalya savaşlarını, cereyan ettiği yerlerde incelemek fırtsatı elime geçti; 1800'de hizmet ettiğim alay, Cheraseo, Lodi, Crema, Castiglione, Goito, Padoue, Vicence vesairede kaldı.

Yalnız 1796 seferinden sonra, Napolyon’un savaş alanlarının hemen hemen hepsini bir gencin bütün heyecaniyle gezdim; ben bu sahaları onun emirleri altında savaşmış askerlerle, onun şan ve şerefine vurulmuş o memleket genç­leriyle dolaştım... 1797'de, onu ihtirasla ve hudutsuz bir şekilde sev­mek mümkündü; henüz memleketinin hürriyetini çalmamıştı: yüzyıl­lardan

beri bu kadar büyük hiçbir şey görülmemiştir" ... Napoleon’un taç giymesi ve tak­disi ona tiksindirici düşünceler ilham ediyordu; “Bütün şarlatanların bu kadar göze batar bir şekilde elele vermesine, dinin gelip istibdadı takdis etmesine ve bütün bunların insanların saadeti için yapılma­sına!” karşı nefret duyuyordu.