Ve yine millet iyi biliyor ki asıl tehlike; bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bugünkü iktidarın devamıdır.
Asıl tehlike, bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.
bu millet pek iyi biliyor ki, asıl tehlike, bu memleketin istiklâlini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.
.
Ve yine bu millet pek iyi biliyor ki,
asıl tehlike, bu memleketin istiklalini de, hürriyetini de, varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike,
bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.
....asıl tehlike,bu memleketin istiklâlini de hürriyetini de varlığını da tehdit eden bir tek ve hakiki tehlike, bugünkü ehliyetsiz iktidarın devamıdır.
5 Şubat 1948
Sabahattin Ali Zincirli Hürriyet
İnsan, hürriyetini bir an önce elde edemezse, baskının pençesinde uçuruma sürüklenecektir.
İnsanoğlu kendi hürriyetini kolayca harcayıp, kullandırtan ve istismarına yol açan belki de tek varlıktır; ilginç ve yaygın olan insanın özgürlüğünü düşmanlarına değil dostları ve sevdiklerine kullandırtmasıdır..
Stendhal gençliğinde Napoleon’a "fevkalâde bir adam, şana ve şöhrete vurgun ve Cumhuriyete zaferler sağlamak için yanan bir insan" olarak çok hayran olmuştu. Kırk sene sonra şöyle yazıyordu: "İtalya savaşlarını, cereyan ettiği yerlerde incelemek fırtsatı elime geçti; 1800'de hizmet ettiğim alay, Cheraseo, Lodi, Crema, Castiglione, Goito, Padoue, Vicence vesairede kaldı.
Yalnız 1796 seferinden sonra, Napolyon’un savaş alanlarının hemen hemen hepsini bir gencin bütün heyecaniyle gezdim; ben bu sahaları onun emirleri altında savaşmış askerlerle, onun şan ve şerefine vurulmuş o memleket gençleriyle dolaştım... 1797'de, onu ihtirasla ve hudutsuz bir şekilde sevmek mümkündü; henüz memleketinin hürriyetini çalmamıştı: yüzyıllardan
beri bu kadar büyük hiçbir şey görülmemiştir" ... Napoleon’un taç giymesi ve takdisi ona tiksindirici düşünceler ilham ediyordu; “Bütün şarlatanların bu kadar göze batar bir şekilde elele vermesine, dinin gelip istibdadı takdis etmesine ve bütün bunların insanların saadeti için yapılmasına!” karşı nefret duyuyordu.