bizi kendine çekip sürükleyen
o günler geçip gitti
o günler, güneşte kuruyan otlar gibi
kuruyup soldular güneşin altında
ve yitip gittiler akasya kokularından başı dönen sokaklar
Senelerce, senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz ,
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni…
*
O çocuk, ben çocuk; memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil, karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırlardı
bizi…
*
Bir gün, işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgârından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni.
*
Mezarı oradadır şimdi,
O deniz ülkesinde…
*
Biz daha bahtiyardık meleklerden,
Onlar kıskandı bizi.
Evet! Bu yüzden şahidimdir herkes
Ve
deniz ülkesi…
Bir gece bulutunun rüzgârından
Üşüdü gitti Annabel Lee…
*
Sevdadan yana kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri ,
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee;
Ay gelip ışır, hayalin irişir
Güzelim Annabel Lee;
Bu
yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim, uzanır beklerim
Sevgilim, sevgilim, hayatım, gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni…
Bir Amerikan Edebiyatı oluşturmak istiyorlardı. Kendi öz ulusal edebî egemenliğini geliştirme arayışında olan bir ülke olarak kitaplar düzleminde çok net ithalatçı bir konumdaydılar ve kendi kültürlerini inşa ederken çok açıkça ANTİ- EMPERYALİST söyleme öncülük ettiler, hatta bu anlamda o kadar ileri gittiler ki uluslar arası direnişin merkezi haline geldiler..
geldiler, bilinmeyenden
başlarında defne yaprağından taçları
ellerinde gümüş şamdanları
ve eteklerinde
sarhoş eden leylak kokularıyla
geldiler o gece
bilinmeyenden
geceyi toplayıp şamdanlarında
ve esrik bırakıp bizleri güne
tekrar gittiler bilinmeyene
***
"Bir yangın ormanında püskürmüş genç fidanlardı güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı gittiler akşam olmadan ortalık karardı."#Atillaİlhan
Halâ sahip oldukları tek şey kendileriydi.
Böylece insanlar fabrikalara gittiler ve kendilerini sattılar.