Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

“ Bir zamanlar kudretlerinde son yokmuş gibi görünen, yeryüzünden silinip gidecekleri akla bile gelmeyen devlerin şimdi sadece bataklıklarda tek tük kemikleri, müzelerde iskeletleri ve masallarda korkunç, fakat zararsız hatıraları kaldı. Çünkü hayatın durdurulamaz akışı bunu böyle istiyordu. “

Lucy Cooke
Lucy Cooke

Sağanlar kısa süre önce Güney Afrika'ya gidiş-dönüş yolunda on ay boyunca kanat çırparken, havada yemek yiyip güç uykusuna yatarken takip edildi, gidecekleri yere vardıktan sonra bile ayakları hiç yere değmedi. Kuzey sumruları her yıl İngiltere'den Antarktika'ya yaklaşık 100.000 kilometrelik gidiş-dönüş yolculuğuyla uzun mesafe rekorunu elinde tutuyor. Bu yolculuk

iPhone'dan daha hafif bir kuşun gezegeni iki kereden fazla turlaması demek. Hayatları boyunca bu minnacık pilotlar yaklaşık 3 milyon uçuş mili topluyor, bu da Ay'a dört kez gidip gelmekle aynı şey ve Charles Morton'ın uzay problemi bunun yanında nispeten iddiasız kalıyor.

Astrid Frank
Astrid Frank

O sırada bir salyangoz gördüm ve keşke bir salyangoz olsaydım diye düşündüm. O zaman eve gitmem sekiz yıl sürerdi ama kimse bunun için bana kızmazdı. Çünkü salyangozlar böyledir, gidecekleri yere ulaşmaları epey zaman alır. Salyangozlar için bu gayet normaldir. Kimse bir salyangozdan daha fazlasını beklemez.

Astrid Frank
Astrid Frank

Bu sırada bir salyangoz gördüm ve keşke salyangoz olsaydım diye düşündüm.O zaman eve gitmem sekiz yıl sürerdi ama kimse bunun için bana kızmazdı. Çünkü salyangozlar böyledir, gidecekleri yere ulaşmaları epey zaman alır. Salyangozlar için bu gayet gayet normaldir. Kimse bir salyangozdan daha fazlasını beklemez.

Giovanni Jean Brindesi
Giovanni Jean Brindesi

Saraydaki hünkar müezzinleri bulunurdu. Bunlar, padişahın Cuma ve bayram namazlarına gidecekleri camilerde müezzinlik görevlerini yaparlardı.

Mehmet Ekinci
Mehmet Ekinci

"Dalgaların kıyıya vurarak çıkardıkları o Muazzam ses, hiçbir piyanonun tuşlarından çıkamazdı. Ağaçların hafiften sallanarak düşürmeye çalıştıkları yaprakları kesinlikle Yaprakların "Tamam biz artık olduk..." demeleri ile ortaya çıkan bir eylemdi. Keza hiç bir yaprak, sararıp sıkılmadıktan sonra kendilerine ait olan dallardan ayrılmak istemezdi. Sararıp

miatlarını doldurduktan sonra yapacakları son şeyi yapmaktır en büyük görevleri; yer çekimine karşı koyamayıp, toprakla birleşip toprağa karışmaktır. ağaçların yapraksız en güzel olduğu Mevsim yaşanmaktaydı. İşte düşmekte olan bir yaprak daha! Yavaş yavaş havada süzülerek, yer çekimine karşı koyamamanın zevkini çıkararak yerdeki kümelenmiş yaprakların

üzerinde oyun oynayan kedinin üzerine düştü;hafif bir şekilde...
Kedi tırstı. Sonra etrafını merakla incelemeye koyuldu parıldayan gözleriyle... Efrafta herhangi bir şeyin olmadığı, herhangi bir tehlikenin arz etmediği kanaatine varınca tekrar, rüzgârın hafif esintisine karşı koyamayan yaprağı yakalamaya çalıştı. Yapraklarını döken ağaçların dalları,

kuşlara son kez ev sahipliği yapıyordu. Kuşların ise göç etmeden önceki son şakımalarıydı birbirlerine... Kim bilir?
Belki de gidecekleri yeni yerleri anlatıyorlardı o şakımalarla birbirlerine. Yeni yerlerdeki güzel ağaçları, güzel çiçekleri anlatıyorlardı birbirlerine büyük bir heycan içerisinde."

Ionna Iordanou
Ionna Iordanou

Venedik Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki resmî diplomatik temsilcisi olmanın yanında, bailo, İstanbul’daki kalabalık Venedikli tüccarlar topluluğunu denetler, Doğu Akdeniz’deki bütün Venedikli konsolosların başı gibi hareket ederdi.
Bu sebeple, ona Osmanlı başkentinden Senato ya da Onlar Konseyi’ne gönderilen mektupları incelemek için açma ve

yeniden mühürleyip gidecekleri yere iletme izni verilmişti.

Richard M. Lerner
Richard M. Lerner

Çocuklara sadece “hayır” demeyi öğretmemeliydik. Başarılı bir gelişim göstermeleri için, ailelerine, okul sonrası gidecekleri işlere, komşularına, dünyaya olumlu katkıda bulunabilmelerini sağlayacak becerileri kazanabilmeleri için nasıl “evet” demeleri gerektiğini öğretmeliydik.

Camille Aubray
Camille Aubray

Gençliğinde Madam Belange, Anne ve kızların birlikte kaliteli zamanlar geçirerek keyifle bir şeyler konuştuklarına, merak ettiklerini araştırdıklarına ya da felsefi konular tartıştıklarına hiç şahit olmamıştı. Çocuk dediğin, civcive benzerdi ve bir anne çocuklarını bir tavuğun civcivlerini sevdiği gibi severdi; onları besler, sıcak tutar, kendilerini nasıl

koruyacaklarını öğretir ve ne zaman yoldan çıksalar ya da yanlış yola doğru gitmeye niyetlenseler onları gagalayarak gidecekleri yöne doğru yönlendirmeye çalışırdı.