Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Suçlu, dünyayı doyuma ulaşılamayan bir yer haline getiren ekonomik ve toplumsal gücü elinde bulunduran egemenlerdir..

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Buraya kadar getiren Allah sonrasında da Kerim'di; Hem de O, Ekreme'l-Ekremin'di.

Didem Madak
Didem Madak

Annem işte öyle bir kadındı
Aşure getiren çocuklara,
Teşekkür eder gibi yaşadı
Öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı.

Didem Madak
Didem Madak

sonbaharların kralı gelirmiş meğer istanbul'a
ciğerlerimin filmini çektiler
ciğerlerim artiz oldular icabında
akut alevlenmiş kronik bir sonbahar gibi bakıyordu
sigara figüran falan.
ben kırmızı bir yaprağı oynuyordum esas kız olarak
uçuşuyordum, uçuşmakmış meğer benim anlamım
ben bunu geç anladım.
senin için şiir

yazacaktım istanbul
ismini ağrı koyacaktım.
oysa bir şiir niyeydi sanki
yer içer sevişir miydi sanki bir şiir
hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana?
fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla?
rakı içebilir miydi samatya'da
bir şiir uyur muydu kuş gibi
başını alıp da kanatlarının altına?
oysa bir şiir

neydi sanki
ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun istanbul? bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
keramatenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni


kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok

tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
canım yandı
bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
şimdi bırak sana

kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
kapıma gül bırakan adamları
ben de icabında bir hafıza mağduruyum
cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
sokaklarında eylemler yapayım.
benim ne sakal yanığı günlerim oldu
guruba bak ve beni an
öpüşmekten yorgun ve kızıl
bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?

yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
bütün allar bir gün solarmış
ben bunu geç anladım
yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım

meğer yüksek bir dağmış. üstümü ara
cebimdeki şiiri usulca kaydırayım senden tarafa
ellerimi de kaldırdım bak
hazırım tutkumu tutukla.
şiirsizim
bu şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun istanbul
ben bu şiiri kusarak yazdım.
ekim 2002, yakında kasımpatları da çıkacaktı.

İbrahim Tenekeci
İbrahim Tenekeci

"Bizi millet haline getiren değerlerin hakkını vermeye yanaşmıyoruz."

Furuğ Ferruhzad
Furuğ Ferruhzad

gövdemden akan ırmaklara
uzayıp giden düşüncelerime benzeyen bulutlara
bahçemde benimle birlikte kurak mevsimlerden geçen
akkavakların badireli büyümesine
gece tarlalarının kokusunu
bana armağan getiren
karga sürülerine
yaşlanmış halim olan ve
aynada yaşayan anneme

Murat Menteş
Murat Menteş

Hayatım, yanlışlıkla düzeltilen bir hataydı. Beni kendime getiren bir kestirme yol yok.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

“Kendini yığın hâline getiren bir millet payidar olamaz.. Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz..”

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Oysa Oscar wilde için iğrenç olan tabiatın kendisi. Terbiye de içtimaîye yöneldiği ölçüde bozucu. Şu çocuğa bakın diyor,ne kadar sevimli, bir de şu yirmisindeki hayata bakın:nobran, edepsiz ,lanet. Onu bu hale getiren toplum yani terbiye.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Şu çocuğa bakın diyor, ne kadar sevimli, bir de şu yirmisindeki haytaya bakın: Nobran, edepsiz, lanet. Onu bu hale getiren toplum yani terbiye.