Oğuz Atay
Oğuz Atay

"Her şeye yeniden başlamak mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi mesela. Yeni bir dil öğrenebilmek için, hiç dil bilmemek gerekliydi."

Sema Ok
Sema Ok

Celal Bayar, Germencik üzerinden Nazilli’ye gitmeye karar verdiği günlerdi. Ancak Yunan kuvvetlerinin ortasında kalmıştı ve bir süre saklanması gerekiyordu. Germencik Bucak Müdürü Emin
Ulucan aradığı isimdi.

Kimdi Emin Ulucan?

Dr. Nazım tütüncü Yakup Ağa adı ile İttihat ve Terakki’nin İzmir Şubesini kurduğunda katılan ilk üyelerden biriydi.

Düşünmeden evine gidebileceği tek kişiydi. Ulucan, Celal Bayar evinde kaldığı süre içinde bölgenin teşkilatlanması için sürekli yardım etmiş, görevi dolayısı ile edindiği bilgileri vakit geçirmeden iletmiştir. Onun sayesinde bazı baskınlar önceden haber alınabiliş ve önlenmiştir. Eşi Naime Hanım en az Emin Bey kadar cesur bir kadındır. Ama Bayarın aklında onun

cesareti kadar yemekleri de
aklında kalacaktır. Eve gittiklerinde günlerce sadece yoğurt ve yumurtadan başka bir şey yemeyen Bayar, Naime Hanım’ın sofraya getirdiği etli taze fasulyenin tadını kendi ifadesiyle tüm yaşamı boyunca hatırlamıştı. Unutamadığı bir başka şey de eve yapılan baskındı. Yıllar sonra anılarını yazarken, bu bölümü kaleme almasını Naime

Hanımdan rica etmişti. Bir İttihatçı eşi olan Naime Hanım’ın baskın sırasındaki cesaretini yine kendi kaleminden nakledelim: “Germencik, Yunanlılar tarafından işgal edilmişti. Efeler diyarı Germencik, üstüne düşen yabancı
müstevlilerin haksız ve insafsız baskısından kızgın, içten içe kaynıyordu. Tam bu sıralarda Ödemiş ve Tire taraflarından bir hoca

dağları aşarak bize geldi. Evin misafir odasına alındı. Kısa bir görüşmeden sonra eşim Emin Bey yanıma geldi ve “Bu hoca Mahmut Celal Bey’dir. Burada onu kimse görmeyecek.
İftar, sahur yemekleri odasına götürülecek ve her ihtiyacı odası içinde temin edilecek” dedi. Eşim Nahiye müdürüydü. Hükümetten getirdiği haberlere göre evde müzakereler yapılıyor,

teşkilat hazırlanıyordu. Bu çalışmalar öylesine gizli oluyordu ki, evdekilere hiçbir şey sezdirilmiyordu. Durumlarını örtmek için
hoca, Kuran-ı Kerim tercümesi ile meşgul oluyor, çocuklarımıza ders veriyordu. Bütün bunlara rağmen evimizde adam gizlediğimiz Yunan Kumandanlığına ihbar edilmiş.”
Emin Bey, ailesi ile birlikte Celal Beyi bir müddet evden

uzaklaştırmıştı. Ancak ihbarlar devam ediyordu. Yunanlıların Germencik’ yeniden saldırdıkları o gece silah sesleri sabaha kadar sürmüştü. Emin Bey, sabah namazını kıldıktan sonra eşinin muhalefetine rağmen dışarı çıkmış, yolda yakalanarak
götürülmüştü. Ardından da eve baskın yapacaklardı. Naime Hanım’ın ilk yaptığı şey Celal Beyi saklamak

olmuştu:
“Derhal misafirimizin yanına koştum. Kardeşin esir alındı, şimdi de buraya geldiler dedim. Ve onu alıp bahçedeki dut ağacının içine sakladım. Ağacın açık kalan yerini de eski bir çuvalla örttüm. Evde depo edilen silahlar gece bahçeye gömülmüştü. Yunanlılar evde her yeri aradılar, bir şey bulamayınca gittiler. Ben hemen Celal Beyi oradan çıkartıp

komşunun boş bulunan evine geçirdim. İyi ki yapmışım. Çünkü Yunanlılar geri döndü. Bu sefer küçük çocuklarımın kaygısına kapıldım. Onlara çocuklarıma bir
şey yapmamaları için yalvardım. Ama gözyaşlarıma aldıran yoktu. İçeri girdiler. Evin her tarafını bir daha aradılar. Para istiyorlardı. Evde ne varsa verdim, fakat gözleri doymuyordu. Süngülerini

bizlere doğru uzatarak çocukları dövüyorlardı. Bu hal bir müddet devam etti, fazla bir şey elde edemeyeceklerini anlayınca evi terk ettiler.”
Bu arada Celal Bey saklandığı yerden çıkacak ve yakında bulunan Reis Köyüne giderek baskını haber verecekti. Ardından köylüler ile birlikte gelmiş, Naime Hanım ve çocukları da alarak Reis Köyüne götürecekti. Ancak onlar

için çok daha güvenli bir yer gerekliydi ve Koçarlı Köyüne gitmek için yola çıkacaklardı. Naime Hanım bu zorlu yolculuğa şu paragrafı açacaktı: “Bir köylü hayvanı ile yola çıktık. Akşamüzeri Fodyadi çiftliğine vardık. Kahyanın misafiri olduk. Yolu hep yaya yürüyen Celal Bey’in ayakları şişmiş, su toplamaya başlamıştı. O gece misafirlikte tuz ve soğan

dövüp ayaklarına sarmak suretiyle acısını dindirmeye çalıştım. Ertesi günü yine yolculuk vardı. Koçarlıya vardığımızda bir kahve ve ayran içerek bize veda etti.” Naime Hanım’ın bu anlattıkları sadece Celal Bayar’ın Germencik’te karşılaştığı zorluklardı. Oysa o Anadolu yollarındaydı. Ödemiş’teydi, Tire’deydi, Çine’deydi. Ülkenin istiklali

hayatını ortaya koymuştu.
Tek düşüncesi İzmir’de bıraktığı ailesiydi. Onların yaşadıkları zorluklar devam diyordu.

Theodor Plievier
Theodor Plievier

Onaltı metreküp insan eti gerekliydi mezarı doldurmak için ..

Orhan Sakin
Orhan Sakin

Zira azınlık oldukları topraklarda çoğunluk olmak için gerekliydi bu.

Hasan Kayıhan
Hasan Kayıhan

Bir tohum, toprak altına gömülürse yeşerirdi. Öyleyse, günü geldiğinde yeşerecek tohumlar gerekliydi Fergana toprağına...

Yeşim Soykal
Yeşim Soykal

Ne söyleyecekti? Kokusundan anlamıştı kızın geldiğini. Görmek için gözler mi gerekliydi illa? Bazen bir koku, bir ses, bir his bile yetiyordu işte.

Anne Phillips
Anne Phillips

Platon ve Aristoteles'te politikanın kamusal dünyası, hanenin özel dünyasının karşısına konmuştu; hane bu noktada hem üretimin hem de yeni­ den üretimin alanıydı. Hane gerekliydi ama çok fazla sıradandı ve politikanın haklı olarak talep edeceği akılcılığı, bilgeliği, da­ hası kahramanlığı besleyemezdi. Aristoteles 'e göre, bu, kadınların politikada yeri

olmadığı anlamına geliyordu, çünkü kadınların "doğası" onları yalnızca özel alanın düşük erdemlerine uygun kılıyordu. Platon , alışılma­dık bir şekilde, kadınları en yüksek politik role muhtemel adaylar olarak görüyordu, ama onun Devlet'i de seçkin Muhafızların aile yuvalarından, cinsel ya da ailevi bağlantılardan vazgeçmelerini gerektiriyordu. Karşı

çıkarmış gibi görünürken bile, hane ve aile kaygılarının kamu yaşamıyla uyuşmaz olduğu yolundaki basma­kalıp düşünceyi sebatla yeniden dile getiriyordu.