“Korku, güçlü bir negatif enerjidir ve izin verildiğinde insanı gerçekten ele geçirebilir . Bir düşünelim : korkular doğamızda mı vardır? Yoksa zamanla mı korkuları ediniriz? Aslında korkularımızın en önemli bölümünü yaşadıkça deneyimlerimizden ediniriz.”
Asker veya polis gördüğümde "onlar sadece devlet görevlisi" diyebilir miyim acaba? Vali önü ışıklı, sirenli araba kovboyu ile yoldan geçerken "İşte benim hizmetkarım" diye düşünebilir miyim? Cumhurbaşkanı veya bakanlar ekranlarda, afişlerde, meydanlarda boy gösterdiğinde, içimden "hizmetkarlarım iş başında" diye geçirebilir miyim? Bilemiyorum.
Yani öz kendimden başka kim harekete geçirebilir beni?Ancak öz cevherimize çevrilmiş olmadıkça başkaları bizim hayatımıza nasıl karışabilirler?
Gelgelelim, toplumsal oluş ve gelişmelerin yasaları öğrenilince, onlara söz geçirebilir ve insanların düşünceleri artık salt ekonomik ihtiyaçların bilinçsiz belirtileri olmaktan çıkar; gerek kendi etkinliklerine yön vermeyi, gerekse toplumu ülkülerine göre düzenlemeyi olanaklı kılar.
Yüksekten düşen bir cisim saniyede yaklaşık 5 metre yol alır. 2. saniye sonunda ise bu mesafe 20 metreye kadar çıkar. Düşme hızı ise her saniye biraz daha ivme kazanır. Hayır bunları bir yerde okumadım. Hepsini düşerken öğrendim. Buradan düştüğümde, eğer ölmezsem neler olacağını biliyorum. Birden fazla organım paramparça olacak. Çünkü yüksekten düşmeler
sıklıkla çoklu organ yaralanmalarına sebep olur. Beynimde kalıcı hasarlar oluşacak. Ön kol kemiklerim, el ve ayak bileklerim düşüş yönüme göre öncelik göstererek un ufak olacak. Düşerken kalp krizi geçirebilir ya da hava basıncından nefessiz de kalabilirim. Bütün bunların içinde eğer şanslıysam sadece ölürüm.
Eğer yeteri sayıda kimse güçlü bir lideri isterse ya da desteklerse, o lider kitle medyasının denetimini eline geçirebilir - hele hele medya sahiplerine ya da medya izleyicilerine iktisadi ve toplumsal rahatlama sözü verdiyse. Ama bu durumda da medyanın rolü şu andakinden hiç farklı olmayacaktır, yani var olan toplumsal eğilimleri güçlendirecektir. Kısacası, eğer
izleyicilerin büyük bir bölümü diktatörlük yanlısıysa, kolaylıkla medyayı bu yönde destek sağlayacak bir içerik üretmeye zorlayabilirler. Ama kitle medyasının, oy verme davranışlarını geniş ölçüde etkilemedeki yetersizliğine bakacak olursak, medyanın izleyicilerini diktatörlüğü onaylamaya ikna edebileceğini söyleyemeyiz. Popüler kültür diktatörlüğün bir
aracı olabilir ama kendi başına tek-erkçi bir yönetimin kurulmasına maddi katkıda bulunamaz.
Yapay zeka gerçekten dünyayı ele geçirebilir mi, ya da insanların ele geçirmesini sağlayabilir mi?