Mirali Seyidov
Mirali Seyidov

Akişev ve birçok araştırmacı göre Altın Savaşçı M.Ö VI. Yyda yaşamıştır, kurgan mezardan bulunan altın gümüş takımları figürler gömlek ve başlıktaki heykelcikler seramik kaplar cam üzerindeki yazı ve diğer objeler yalnız sanat tarihi için değil aynı zamanda o devrin medeniyetini toplum felsefesini mitolojik tefekkürün inançlarını bir sözde zihniyetini ve

sanatsal estetik zevkini öğrenmek için ne gereklidir."

Hao Jingfang
Hao Jingfang

Hala kendi varlığının anlamını ve nihai kuşkuculuk felsefesini bulamamıştı...

Ahmet Özkaya
Ahmet Özkaya

Kropotkin'in şu sözleri felsefesini özetler niteliktedir:

"Her birimizin mutluluğu, etrafındaki herkesin mutluluğuna sıkı sıkıya bağlıdır. Başkalarının kötülüğü üzerinde yükselen bir toplumda, rastlantı sonucu, birkaç yıl görece mutlu olunabilir ama bu mutluluk, kumdan şatolar gibi yıkılır ve devam edemez. En küçük şey bile onu parçalamaya yeter ve

eşit insanların toplumundaki olası mutluluk ile karşılaştırıldığında acınacak derecede küçüktür. Bu yüzden, herkesin iyiliğini hedeflediğin her seferinde, doğru davranırsın."

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

Fuad Köprülü’nün tarihçi olarak başarısı tarih felsefesini yakından tanımış olmasıyla da ilişkilidir. 23 yaşında (1913) yayınladığı “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” adlı uzun makalesinde, tarih felsefesinin neredeyse bütün sorunlarına değinmiş ve tarihin, tarih felsefesi açısından nasıl ele alındığını tartışmıştır. Kullandığı kaynaklar ve ele

aldığı sorunlar, Köprülü’nün genç yaşında bilimler ile felsefe arasındaki bağa ilişkin çalışmaları yakından takip ettiğini göstermektedir.

Muhammet Altaytaş
Muhammet Altaytaş

İslam'ın öngördüğü ahlaki terakkinin ulaşacağı son nokta, insanın gaye bakımından çıkar kaygılarını aşması, hatta cennet cehennem korkusunun da ötesinde bütün düşünce ve davranışlarını Allah'ın emrine ve rızâsına uygun düşüp düşmeyeceği açısından değerlendirmesidir. Yunus Emre'nin meşhur olan şu deyişi İslâm ahlâkının bu felsefesini

özetlemektedir: “Cennet cennet dedükleri
bir ev ile birkaç huri/İsteyene virgil anı bana seni gerek seni.”

Tüm bunlar, İslâm ahlâkını cennet ümidi ve cehennem korkusuna dayanan ruhsuz ve ilkel kurallar bütünü olarak gören yazarların, onu farklı boyutları altyapısıyla ve eşsizliğiyle kavrayamadıklarının işaretidir. Diğer yandan sadece cennet ümidi ve

cehennem korkusuna dayanan davranışların ahlâki değer taşımayacağı
ne kadar doğru ise, ödül ve cezanın ahlâki bir yapıyı değersizleştireceği de o ölçüde isâbetsizdir. Tüm diğer ahlâki temellerin yanında, sonucun (ahiret, hesap), ödülün (cennet vd.), ceza ve yaptırımın (cehennem vd.) bulunmadığı ahlâki bir sistemin eksikliği ve yazarların bu iddiasının

tutarsızlığı tamamen dünyevi pratiklerden hareketle, rasyonel olarak da anlaşılabilir. Örneğin insanları yargılayan fakat sonuçta herhangi bir yaptırıma sahip olmayan bir mahkemenin nasıl bir anlamı olabilir? Veya dünyada, ahlâki ve hukuki bir takım normları çiğnemenin toplumsal ve kanuni yaptırımları olmasından hareketle, bütün insanların ahlâksız olduğunu,

çünkü ahlâklı davrananların da kanunların korkusundan ve sosyal yaptırımlardan çekindikleri için ahlâki-hukuki kurallara uyduklarını iddia etmek ne kadar tutarlı olabilir?

İslâm ahlâkının dinamik ve çok yönlü yapısı, onun sadece
bir kitle ahlâkı veya sadece bir seçkinler ahlâkı olmadığı, aksine,
maddi, zihni ve psikolojik bakımlardan her

seviyedeki insanın
kaygılarını ve özlemlerini dikkate alan, bununla birlikte ona, içinde bulunduğu durumdan daha ideal olana doğru yükselme imkânı sağlayan kapsamlı ve uyumlu bir ahlâk olduğunu gösterir.

Ahmed El-Ashker
Ahmed El-Ashker

İslam'da sağlam bir şekilde tesis edilmiş olan üç ana ideolojik kavram ve ilke, İslam iktisadi düşüncesinin temel felsefesini ortaya koymuştur denilebilir. Bu üç kavramı şöyle tasnif edebiliriz: Tevhid kavramı, insanların yeryüzündeki halifeliği kavramı ve hür irade sorumluluk kavramı (örneğin bkz. Ahmad, 1980, Naqvi, 1981). Üç ilkeye gelince: itidalli olma ilkesi

iktisadi verimlilik ilkesi ve sosyal adalet ilkesi şeklinde görülebilir.

Daniel N. Robinson
Daniel N. Robinson

İçinde yaşadığımız zaman, bilimsel olarak uzmanlaşma, yani "profesyonellik" zamanıdır. Psikoloji tarihini okuduğumuzda, Freud ve Wundt'un isimlerini klasik düşünürler de bulmayı umarız. Tüm ilgisini felsefeye çevirmekle birlikte optik ve geometriye katkı yapacak zamanı bulan Descartes'a, devlet yönetimine duyduğu ilgi zihin kuramı oluşturmasına engel teşkil etmeyen

Locke'a hayal gücüyle astronomi, mekanik ve bilim felsefesini kavrayabilen Galileo'ya kolayca hayranlık besleriz. Hayranlığımız bu figürleri "evrensel dahiler" olarak eşsiz kılar, bu sırada uzmanlık ilkeleri ayrı tutulur. Bu tutum anlaşılabilir olmakla birlikte, tarihsel olarak doğru değildir. Eğer Locke psikoloji tarihinde etkili bir figürse, ki öyledir, o halde Newton için

de kesinlikle aynı durum geçerlidir. 17. yüzyıldaki bilgeler "profesyonel" değildi.

Şengül Çelik
Şengül Çelik

Bilim felsefesini köklerinden sarsan isim olarak ün yapan Paul Feyerabend belki de postmodernizme giden yolda temel taşlardan birini anarşist bilim anlayışı ile koymuştur. Bilimsel dayatmalara ve dogmatik bilim anlayışına karşı meşhur “her şey uyar” sözü ile bilim, din ve sanat gibi pozitivist dayatmalarla bir arada kullanılamayan ve gerçeklik arayışlarında sürekli bir

çekişmeye zorlanan alanların hepsine eşit değer vermiştir. Akla Veda ve Yönteme Hayır gibi dikkat çekici kitapları aslında yeni bir paradigma kaymasının da habercisi olmuştur

Victor Hehn
Victor Hehn

Yavan mantığına rağmen Hegel bile, ender bulunan retorik bir düş gücüne sahipti; geçenlerde , Hegel'in tarih felsefesini okurken, Voltaire'e ve 18.yüzyıl Fransız felsefesine sahip çıktığı bir yere rastladım.

Cem Zorlu
Cem Zorlu

Bütün Zeydiyye'ye göre imamet, Ali oğullarının hakkı olup onlardan biri Kitap ve Sünnet adına isyana kalkışırsa ona katılmak vaciptir. Ayrıca onlar imamın alim, zahid, cesur ve cömert olmasını da şart koşarlar.
Zeyd Bin Ali diğer sahabeye göre hazreti Ali'nin faziletli olduğuna inanıyor bununla birlikte Hazreti Ebubekir ve Hazreti Ömer'e de sevgisini ve

bağlılığını bildiriyordu. Zulmedenlere karşı ise isyan etmek gerektiği görüşünü savunuyordu. Zeyd bin Ali, diğer sahabeleri tahkir etmeden Hz. Ali'yi diğerlerinden faziletli ve hilafette öncelikli görüyordu. Bu, aynı zamanda Zeydiyye'nin de temel felsefesini teşkil eder. Zeydiyye, daha faziletli olan varken faziletlinin imametinin de caiz olacağı görüşünden hareketle Hz

Ebubekir ve hazreti Ömer'in hilafetini meşru kabul ederler.