"Ben çılgınım... Ben ne halt ettiğimi bilmiyorum."
![Tezan Bildik](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
Bilgisayar oynarken televizyona haksızlık ettiğimi düşünüyorum... Televizyon seyrederken de bilgisayarı aldatıyormuşum gibi geliyor.
![Şenay Eser](images/avatarlar/pexels-daria-shevtsova-161.png)
“Kadir’in baskıları arttıkça Gülsün’ün onu aldatması yoğunlaşıyordu.Hem öyle tehlikesiz bir aldatmaydı ki yaşadığı; Allah’tan ve kendinden başkasının ruhu bike duyamazdı.”Oh canıma değsin! Senden nefret ettiğimi sana belli etmiyorum. Sevdiğim için katlandığımı sanmaya devam et.” diye iç geçiriyordu yüzüne bakarken.”
![İsmail İbn Yusuf Nebhani](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
Ebu Hureyre radiyallahu anh şunu söyledi:
" Siz, benim Rasulüllah aleyhissalâtü vesselâm'dan çok hadis rivayet ettiğimi söylüyorsunuz, fakat bunun sebebini sormuyorsunuz. O'nun zamanında ben; ne Muhacirler gibi alış veriş yapıyor, ne de Ensar gibi tarla ve bahçe işlerinde çalışıyordum. Bir şeyi bulunmayan bir adamdım ve karnım tok oldukça Rasulüllah aleyhissalâtü
vesselâm'dan ayrılmıyordum, dedi.
![İsmail İbn Yusuf Nebhani](images/avatarlar/pexels-daria-shevtsova-161.png)
Ebu Hureyre radiyallahu anh şunu söyledi:
" Siz, benim Rasulüllah aleyhissalâtü vesselâm'dan çok hadis rivayet ettiğimi söylüyorsunuz, fakat bunun sebebini sormuyorsunuz. O'nun zamanında ben; ne Muhacirler gibi alış veriş yapıyor, ne de Ensar gibi tarla ve bahçe işlerinde çalışıyordum. Bir şeyi bulunmayan bir adamdım ve karnım tok oldukça Rasulüllah aleyhissalâtü
vesselâm'dan ayrılmıyordum, dedi.
![Murat Çolakoğlu](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
Son mu ki Bu?
Kaybettiğimi anladığım gündü seni son gördüğüm
Dokunurken elim eline soğuktu çünkü
Sarf ettiğimi sandığım çaba yetmezmiş meğer
Ne bulutlar geçmiş de fark etmemişim
Mahvettiğimi anlamadım yeşilinden süzülenlere
dokunmadan
Şimdi geçmiş zaman
Şimdi gelmiş bu son
Ve ben kendimden yalnız.
![Katerina Poladjan](images/avatarlar/pexels-simon-migaj-747.png)
On yaşlarındaydım, bütün oyuncak bebeklerimin adı benimkiyle aynıydı: Helen. Onlarla oynarken hepsine birden hitap ettiğimi sanmasınlar diye çeşitlemeler yapardım: Helen, Helli, Helene.
![Aykut Gali](images/avatarlar/pexels-leonie-fahjen-928.png)
Huzur nedir bilir misin Lotte? O dinginlik, o ferahlık ve yaşama sevinci... Artık hiçbir şeyden tat almıyorum, Haz almıyorum, keyif almıyorum. Hiçbir şey içimi ısıtmıyor. Ruhumu sarmıyor. Düşün Lotte düşün, tek sığınağım olan sana bile artık miskin miskin bakıyorum. Öyle anlamsızca bakıyorum, boş boş. Sen öyle boş boş bakılacak bir yüze mi sahipsin Lotte? O
denli miskinim Lotte. O denli bir hayalet! Hiçbir şey ifade etmeyen bir anlamsızlıkla. Sanki tüm dünya bir ceset gibi duruyor karşımda. Sanki her şey karanlık. O sis Lotte, o kasvet, o karanlığın dumanı gibi her yeri çepe çevre saran karartı, kötülük. Kara bulutlar gibi, güneşimi kapatmış sanki. Can ve ten güneşsiz yaşayamaz. Bir çiçek gibi solar. Kurur. Ölür. Bu
öldürmeyen sis, çoğunu hastalıklı kılıyordu. Hastalıklı kılamadıklarının ise, artık içinden yaşamak gelmiyordu. Gelmiyor artık içimden yaşamak. Diğer yanım kazandı Lotte. O lisedeki, üniversitedeki hep susturduğum yanım. Karşımda, ta baştan beri ona direndiğimden hata ettiğimi söylüyor. Ama o umut nedir bilmiyor ki Lotte! Umut bekleyiştir. O günün geleceğini
beklemektir. Ve hiçbir beklemek bunun kadar büyük değildir, onun arzusu yaşamak arzusu ile birdir. Onu kaybeden yaşama arzusunu da kaybeder. Yaşasa dahi, hayatı eziklik içinde, ayaklar altında, boşluklar içinde, anlamsızlıkların en alasında, beyhude ve umursamazca, bir ölüden, ruhsuz gezen bir cesetten farkı kalmayacak şekilde yaşayacaktır. Yaşama sevinci olmayan bir
yaşamaya, yaşam denilmez! Olsa olsa yalnızlığıyla sürgün yemiş bir ruhun, arafa mahkûm edilmesi denir. O araf ki yoklukla eşdeğerdir. Yokluğu tasavvur edemeyen, derinliğini kavrayamaz bu cümlelerin Lotte.
![Roy Baumeister](images/avatarlar/pexels-elijah-o'donnell-4.png)
"Günahkar olan kendimle gizlice güreşmek için gece yarısı yataktan kalkardım ve okul arkadaşlarım tatlı uykularındayken, ben dizlerimin üstüne çöker, kalbimi o her şeyi bilen Tanrı'ya açardım. Daha fazla yemek yemekten kendimi alıkoyacağıma söz verirdim; midemden ve sancılarımdan nasıl nefret ettiğimi göstermek için, üç öğünden birini komşularıma
dağıtırdım."