.......topların, tüfeklerin seslerinden kulaklar sağır oldu, gürültüsünden beyinler dondu; okların vızıltısından hava yüzünden periler korktu, bu ulu cengin heybetinden deniz dibinde kibalıklar ürktü, dağ canavarları vatanlarını koyup gittiler, ses bağırtıdan, yankıdan, atların kişnemelerinden, erenlerin naralarından, bağırıp çağırmalar nefirinden ödler
patladı,nicelerinin korkudan ödleri sıttı nicelerinin başı gitti, kan ırmak gibi aktı, dumandan tozdan havanın yüzü kapkara oldu, can alıcı can almaktan yoruldu...
Deri takkeli delilerin atlarının boyunlarında öten ziller, dürtüştükleri kafirlerin iniltileri ve iganları idi. Bu garip tarz ve acayip tavırla kafirlere köpeksiz koyuna kurd girer gibi koyuldulardı....
Kaf dağı yerinden oynadı, gökler yer üstüne yığıldı sandılar, gaziler kafirleri öyle kırdılarki.....
Sesimi işit ey beyaz höllük
Üzerine sinen bereket
Bağrında yeşeren erenlerin sesidir
"...Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir"
(Haşr, 59/9)
İşte o can bu sırrı bilmediğinden daima gururda ve varlıkta olur. Öyle can, evliyaullahın sözlerini ezberleyip söyler. Söylediği söz erenlerin halidir , yoksa kendi hali değildir.
Baba erenlerin de bulunduğu bir mecliste âşık saz çalmaktadır. Bir ara sazın akordu bozulur. Âşık, sazın akordunu yaparken Baba Erenler merakla sorar:
"İmanım, sazın akordunu şimdi hangi sese çekiyorsun?"
"Erenler, karar sesini "mi" sesine çekiyorum."
Bunun üzerine Erenler aşığa sorar:
"Peki, Âdem'in akordu bozulursa onu hangi sese
çekersin?
Beklenmedik soru karşısında aşık şaşırır. Cevabı yine Baba Erenler kendi verir:
"Âdem'in akordu bozulunca onu vicdanın sesine çekersin!"
Allah, Allah
Mümine farz-ı aym cenk-i cihad,
Hudaya şükür bî-had!
La ilahe illa'llah el-meliku'l-hakkın mübîn,
Muhammed Resulallah, Sadıku vadu'l-emîn,
Ve mâ-erselnâke rahmeten li'l-âlemîn,
İnnâ fetehnâke fethen mubinâ,
Ey padişah-ı mülk-i İslam aleyke aynu'llah!
Sensin hâris-i din-i mübîn.
Leşker-i islamın uğru açık
ola.
Rical-i devletimizin ömrü, ikbâli mezîd ola.
Yeniçeriyan ve sipahiyan ve bütün ordu-yı gazanın
Sözünü üstün, kılıcını keskin eyleye.
İşte Furkan-ı adalet. İşte seyf-i şeriat.
Tahtgâhı mülk-i İslamın ola ta yevm-i haşre dek medîd
Fahr-i âlem efendimiz pâk ve mübarek, mukaddes rûh-ı pür fütuhları hoşnut olup
Gazâ-yı
ekberin eylesin ta'zîz ve sa'îd.
Allahu Ekber, Allahu Ekber, _Allahu Ekber! Erenlerin topu küffârın bağrında patlaya!
İlâ-yı Kelimetullah, cihâd-ı fi sebila'llâh ve Ehl-i Beyt-i Resula'llah uğrunda ser verip ser alan, pala sallayan gaziyânın ruhları mübarek ve muazzez ola!
Sahib-i Kuran Muhammed Mustafa ve sahibi Zülfikar Aliyye'l-Mürtezâ
Ve
sahib-i seyf Ebâ Müslim-i Horasânî Efendilerimizin
Himmeti ruhaniyeleri, üzerimizde hazır ve nazır ola!
Eli kan, dili kan, sine üryan, ciğeri püryan, Meydan-ı şehadette Allah yoluna revan.
Gaza-" şühedaya cemal-i Hak görünür ayan.
Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan.
Ya Rahim, Ya Rahman, Ya Reccanâ, Ya Deyyan.
Resûl-i Kibriyâ
Ahmed-i Muhtar Muhammed Mustafa
Âl-i evlâd-ı hamse ve ehl-i kesâ-yı imdâdî ruhaniyetlerine, Hünkâr-ı Evliya es-Seyyid Muhammed Hacı Bektaş-ı Velî,
Kaddese'llâhu sırru'l-azîz efendimizin, himmet-i velâyetine, Ve dest-girimiz Balım Sultan ve güzeştegân-ı pirân ayn-ı inâyetine!
Şâh-ı şühedâ, Sultan-ı mükerrem,
Hüseyin-i Kerbelâ-yı
Müctebâ sırrına,
Nûr-ı Nebî, kerem-i Ali, kerâmât-ı veli,
Pirimiz, Hünkârımız, Kutbu'l-ârifin Hacı Bektaş-ı Velî demine,
Üçler, beşler, yediler, kırklar dem u devranına Hû diyelim hûûû.