Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Milletin elinde hiçbir hak bırakmayan, halkı küçük bir zümre tarafından idare edilmeye muhtaç farzeden "otoriter" rejimler, maksatlarını maskelemek için “milliyetçi” kelimesini kabullendiler.

Murat Menteş
Murat Menteş

.

MURAT MENTEŞ: "Mutluluk da mutsuzluk da abartılıyor" yazmıştınız. Ne demek bu?

BALZAC: Gayet açık. Asla sözü edilmeye değecek derecede kısmetli veya zannedildiği kadar nasipsiz değilizdir.

.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

"Ben coğrafya tarihini araştırmaya başladığımın 10.yılına kadar bu haritaların Avrupalıların eseri olduğunu zannediyordum. Ancak 10.yıldan sonra yavaş yavaş şu neticeye vardım: Bütün bu haritalar müslümanlar tarafından yapılmış. 12., 13.yüzyıldan itibaren
Avrupa'ya ulaşmış, yavaş yavaş taklit edilmeye başlanmışlar."

Servet Orhan
Servet Orhan

İnsanlık tarihi, egemenlik çatışmalarına bağlı ilginç ayrıntılarla doludur. Dinler ve kutsal kitaplar pek çok başka yanının, özelliğinin yanı sıra tarihsel bilgi de içerirler. Bu gerçek, günümüzde daha belirgin bir duruma dönüşmüştür.

Geçerli kılınan din anlayışına uymadığından, giderek bambaşka bir evren ve dünya yaklaşımı sunduğundan

enok’un kitabı kutsal metinlerden çıkarılmış, dışlanmış, deyim yerindeyse yok edilmeye çalışılmıştır.
Servet Orhan, tanrı oğulları adlı özgün kitabında, yazınsal edebi bir tatla, kutsal metinlerin bilinmeyenlerini, gizlenen anlatılarını yetkinlikle işliyor.

Norman E. Stephenson
Norman E. Stephenson

MS 1212'de Stephen adındaki genç bir çocuk, Kutsal Topraklardaki Müslüman hakimiyetine son vermek için çocuklardan oluşan bir haçlı ordusuna önderlik etti. Yetmiş binden fazla çocuk, Papa ve Kilise tarafından kandırılarak bu amaç için birleştirildi. Fakat bu çocuklardan sadece iki yüz tanesi geri dönebildi. Yüzyıllardır Hıristiyan dünyası tarafından örtbas edilmeye

çalışılan bu trajik olayda, çocukların birçoğu henüz Kutsal Topraklara ulaşamadan yollarda öldü ya da Müslüman tüccarlara köle olarak satıldı.
Bu, çocukların haçlı seferi ve inançları uğruna çektikleri eziyetlerin hikayesidir.

İrfan Ç. Aleksiva
İrfan Ç. Aleksiva

Eski bir tarım toplumu olan Lazlarda özellikle mısırın ve hıyarın olgunlaşmaya başladığı dönemde bahçeden süt mısır çıkarmak geleneksel toplumda çok nadir yapılırdı. Kaldı ki bahçede yetiştirilen hiç bir ürün plansız bir şekilde tüketilmez, aile ekonomisine en faydalı olacak şekilde tasarruf edilmeye çalışılırdı. Özellikle bölgenin temel tahıl ürünü

durumundaki mısır, kışın yenmek üzere üretilirdi ve eğer keyfi olarak tüketilirse bahara doğru ekmek yapacak un sıkıntısı çekmek kaçınılmazdı. Aslında çoğu zaman üretilen mısır ilkbahara doğru tükenir, satın ya da ödünç alma yoluyla diğer hasada kadar idare edilmeye çalışılırdı. Bu zamanlardan kalma şu halk şiiri durumu özetler:

E karnum ne

gürlersin
Vardur da vermedum mi?
Güzin üç oğun yerdun,
Ben sana demedum mi?

Salatalığın ise yeterli olgunluğa ve büyüklüğe gelmesi bekienmeli idi. Bu ürün yazın yemeklerle birlikte katık olarak tüketidiği gibi, kış için turşusu yapılır, en ekonomik şekilde değerlendirilmeye çalışılırdı. Oldukça lezzetli bu yiyeceklerden çocukları uzak

tutmak için, bahçede bazen kadın bazen erkek olarak tarif edilen öcüler yaşadlğına ve bunların küçük çocukları kaçırdığına dair masallar anlatilır, çocukların bahçeye girmelerine mani olunmaya çatıştırdı.

Buzdokuz Dergisi
Buzdokuz Dergisi

"Dünyayı aşındıran, konuşabilmeyi imkansızlaştıran şey, farklılık iddiasının altında yatan benzerliktir. Ortada talep edilmeye değer pek bir şey bulunmadığı hâlde farklı çıkar gruplarını harekete geçiren hep aynı sinsi arzudur."

Hamit Sevgili
Hamit Sevgili

Üstün zekâ ve hafızasıyla temayüz eden İmam Buhârî, on yedi yaşına geldiğinde kendisinden hadis rivâyet edilmeye başlandı.

Muhammet Altaytaş
Muhammet Altaytaş

Yazarların, Hz.Muhammed'in kişiliğiyle ilgili olarak, şehvet düşkünü olduğu veya peygamberlikten çıkar sağladığı iddiaları, hiçbir ilmi tetkike dayanmayan, Montgomery Watt'ın da ifade ettiği gibi, 12.yüzyılda Haçlı seferleri sırasında Hristiyan Batılılarca ortaya atılan kasıtlı ve amaçlı iddialar olup; bu iddialar oryantalistlerce İslam'ın orijinal kaynaklarına

dayanarak önyargısızca yapılan bazı çaşlışmalara kadar tekrar edegeldi. Bu çirkin iddia ve tahrifleri düzeltmek için bazı oryantalistlerin ve Müslüman ilim adamlarının çalışmaları olumlu sonuç vermesine rağmen, özellikle son yıllarda İslami uyanışa paralel olarak bu çarpıtılmış imaj, kasıtlı olarak yeniden devreye sokulmak isteniyor.
Bütün bu iddiaların

arka planı bir yana, kaynaklar dikkatle incelenecek olursa, Hz.Muhammed'e bugün izafe edilmeye çalışılan olumsuz özelliklerin -onun her açığını ganimet olarak değerlendireceği açık ve vaki olan- çağdaşları için ahlaki eleştirme konuları olmadıkları görülür. Onlar Hz.Muhammed'i, getirdiği yeni dini inançlar sonucu örf, adet ve sahip oldukları dini anlayışlarına

muhalefet ettiği için eleştiriyorlardı. Hz.Peygamber'in ahlakı ile ilgili tartışmalar ancak ölümünden çok sonraları, İslam dinine duyulan düşmanlık sonucu ortaya çıkmıştır. Mekke'de de Medine'de de Hz.Muhammed'in çağdaşları onu erdemli ve doğru bir insan olarak tanımışlardı, tarih de onu ahlaki ve sosyal değerlerin reformcusu olarak görmektedir.

Osman Şişman
Osman Şişman

Keşke tarih şimdiye dek olan bitenin birikiminden ibaret olsaydı. Yahut Baudelaire'in beyin için söylediği gibi, bir palimpsest gibi işleseydi. Ne ki, tarih namına karşımızdaki, ancak dışarıdan örülmüş bir iskelenin tarafgir niyetleriyle bir arada duran, çok parçalı, ama –tutarlılık iddiasıyla– yanıltıcı bir anlatı. Şimdi ve burada olan tabiat, binlerce yıldır

şimdi ve burada olmanın konforu ve aldırışsızlığıyla tasvir edilmeye direnirken, alışıldık hikâye örüntülerine tutunan tarih, aynı lafzın gevişini getirip durmakta.