"Unutma, unutma, unutma ki, o sana daha yakındı... Buna rağmen böyle yaptı..." diye beni hakikate davet ediyordu.
"Okumak kelimesinin bir anlamı da davet etmektir.
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla
yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
"Pişmanlık, davet edilmeden, bir gece vakti çıkar gelir..."
“ Kaderini ancak sen kendin keşfedebilirsin,Dan.Senin için hazırlanmış yolu ancak sen görebilirsin.Orası kalbinin seni davet ettiği yoldur.Nasıl ki koza kelebeği bilmez, halbuki kaderidir onun kelebek olmak.Ancak cesur olursa, cesaret ederse bir yumağın içinde sıkışmış kalmışlıktan,kabuğunu kırarak gökyüzüne,özgürlüğe kanat çırpar.İşte insanoğlunun hikâyesi de
budur.Asla kaderini baştan bilmez ve eğer geçilmemiş yollardan geçmez açılmamış kapıları açmazsa,sonunda bir anlamda açılmadan iade olacaktır.
Bir kul, bir türlü namaza başlayamıyorsa, başını iki elinin arasına alıp iyicebir düşünmeli. Acaba, benim bütün ihtiyaçlarımızı veren Rabbim beni niye huzuruna kabul etmiyor ve secdesine davet etmiyor. O kul mutlaka hayatını gözden geçirip, yanlışlarından kurtulmalı ki, Yaradan onu huzuruna kabul etsin. İnşallah
Bataille bizi şunu düşünmeye davet eder: “Katı insan tavrının, kapalı bir ağızla birlikte çehrede oluşan öğretmen edasının dar kabızlığı, güvencenin güzelliğini yansıtır.” Kıymetli kazançlarını koruyan bu kapalı ağız, çoğunlukla ince bir sırıtışla örtülür, tasarıların peşinden gidilirken takınılan ciddiyet tavrına bu sırıtış eşlik eder.