Bugün Avrupa'daki bilimler, İslam bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum.
Bugün Avrupa'daki bilimler, İslam bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi şartlar içerisindeki devamından ibarettir.
Bugün Avrupa'daki bilimler, İslâm bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum. Ama bugünkü Avrupa'da, Batı'da gelişeni yabancı bulmuyorum. Bizim akrabalarımızın geliştirdiği safha olarak kabul ediyorum. Oradaki bilgiyi yabancı bulmadığım için bende bir aşağılık duygusu da yok onlara karşı. Bir
Müslüman iyi şartlar içersinde çok iyi çalışabilirse, çok büyük neticelere varabileceği inancı var bende. Onun için milletimden, Türk milletinden, Müslümanlardan böylesi bir davranışa sahip olmalarını isterim. Artık Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır, Türkler yaratıcı olmalıdır!
... Ortaçağ araştırmaları anlayışının akıntısında, 12. yüzyıldan itibaren İspanya dışı Avrupa'da kendini gösteren teknolojik yenilikler, yeni doğa bilimleri ve felsefi düşüncelerin tarihlendirme ve köken sorununu Arap-İslam bilimlerinin resepsiyon ve özümsenmesi bütünselliğinde çözme fırsatı da çoğu kez kaçırılmıştır.
Bugün Avrupa'daki bilimler, İslam bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum. Ama bugünkü Avrupa'da, batıda gelişeni yabancı bulmuyorum. Bizim akrabalarımızın geliştirdiği safha olarak kabul ediyorum.
Oradaki bilgiyi yabancı bulmadığım için ben de bir aşağılık duygusu da yok onlara karşı.
"Bugün Avrupa'daki bilimler, İslam bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum"
Miladi 850 yılından itibaren, 16. yüzyılın sonuna kadar Müslümanlar ilimde mütemadiyen yeni şeyler keşfettiler. Yeni ilimler kurdular, eski ilimleri geliştirdiler ve ilerde kurulacak bazı bilimlerin temellerini attılar. Ondan sonra ilimler tarihinde önderliklerini yavaş yavaş kaybettiler. Bugün Avrupa'daki bilimler, İslâm bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihi
şartlar içerisindeki devamından ibarettir, diye tanımlıyorum. Ama bugünkü Avrupa'da, Batı'da gelişeni yabancı bulmuyorum. Bizim akrabalarımızın geliştirdiği safha olarak kabul ediyorum. Oradaki bilgiyi yabancı bulmadığım için bende bir aşağılık duygusu da yok onlara karşı. Aksi takdirde ben bu 13 cildi yazamazdım.
Aslında tabiat bilimlerinin de temeli bir takım imani ilkelere dayanır. Bunlara iman etmedikçe tabiat bilimlerini inşa etmek mümkün değildir. Örneğin, bizden bağımsız olarak bizim dışımızda var olan maddi bir alemin varlığına, bu maddi alemin tasvir edilebilir, açıklanabilir, öngörülebilir olduğuna peşinen inanmak gerekir. Bu bağlamda 20.yüzyılın en büyük teorik
fizikçilerinden olan Albert Einstein şöyle der: "İdrak edenden bağımsız bir dış aleme 'iman', bütün tabiat bilimlerinin temelidir. Bununla beraber yalnız hislerle idrak, bu dış alemden dolaylı bir şekilde bilgi sağlamakta olduğundan, biz fiziksel realiteyi ancak, tartışmalı yollardan kavrayabiliriz. Bunun sonucu olarak da fiziksel realite hakkında bilgilerimiz asla nihai
bilgiler olamaz."