Bugün kırkıncı yaşımda, tıpkı dört yaşmdayken olduğu gibi bir çocuk ve büyükler eşliğindeyim.
Yalnız çok, ama çok yorgunum.
(19.1.1983)
ramazan ayında çocukların oruç tutma israrı karşısında, peki üç gün tut, bir başlangıçta, bir ortasında, bir de sonunda, üç gün eder, bir sıfır koydun mu işte sana otuz gün oruç diye avutulduğu bir şefkat dünyası. Israrımıza rağmen iftarı bekleyemez, gizlice su içer, mutfaktan aşırdığımız bir şeyleri yerdik; büyükler de bunu bilmelerine rağmen hiç
yüzümüze vurmazdı, hatta iftar sofrasında bize de Allah kabul etsin evladım derlerdi.
Mercan resiflerindeki büyük balıkların üstlerindeki asalakları küçük balıklara temizletmek üzere gittikleri temizleme istasyonları vardır. Temizleme istasyonlarının dışında, küçük balıklar büyükler için doğal av konumundadırlar ancak bu güvenlik bölgelerinde bunların ağızlarına girer ve solungaçları etrafında çapulculuk ederler. Büyük balıkların, çoğu
kez, temizleme istasyonlarında sıraya girdiği ve yıkama sırasındaki arabalar gibi sabırla bekledikleri gözlenir.
" Çocuklar sevgiyi büyütür, büyükler gururu. Gurur, anlaşılmayan sebeplerin ulaşayaman feryadıdır. Zamansızdır, duyulmaz. Yitirdiğin sevdiklerini asla geri getirmez"
Neden büyükler yenilgiye uğrayınca ağlar, feryat ederler? Neden başlarından geçenleri bizim gibi gelip geçici bir oyun olarak görmez, düşünmezler?