İnsanın bir silahı varsa ister istemez kullanır onu. Çekmek için çekilir , atmak için atılır , ateş etmek için edilir. Ama ne yazık ki , boşluğa atmaktan hoşlanmaz insan. Hemen bir hedef bir amaç arar.
En eski olan nedir?
- Tanrıdır. Başlangıcı yoktur çünkü.
Ya en güzel şey?
- Dünya. Tanrının işidir o çünkü.
Ya en büyük şey?
- Uzay. her şeyi içerir çünkü.
Ya en hızlı şey?
- Düşünce. Her yere atılır çünkü.
Ya en güçlü şey?
- Zorunluk. Her şeye boyun eğdirir çünkü.
Ya en bilge şey?
- Zaman. Her
şeyi öğrenip meydana çıkarır çünkü.
Ya en yaygın şey?
- Umut. Hiç bir şeyi olmayan kimselerde bile kalır çünkü.
Ya en yararlı şey?
- Erdem. Her şeyi iyi kullandırır çünkü.
Ya en zararlı şey?
- Kötülük. Her şeyi bozar çünkü.
Ya en kolay şey?
- Doğaya uygun olan şey; her şeyden hatta zevkten bile usanır çünkü.
Türk mitolojisi: GÖZE GELME
ama Tann'nın oğlu değillerdi. O Tann'ya benzetilse de O'nun yerdeki gölgesi sayılmıştır. "Gök Oğlu" ise yalnız ulu ata veya birind
hakan olmuştur.
Yakutlarda, gök oğlu anlamına gelen "Hallan uola" adı kurda
verilmiştir. "Bosko" adlı Yakut destanı. "Gök Oğlu" metninin bir
versiyonu sayılır. "Bosko" adındaki "Bos" (Boz)
hecesi olarak karşımıza akan kurdun adının. "Bozkurt"a benzerliği bir rastlantı değildir.
Gelenekler göre, "Gök Oğlu" olarak tanımlanan mitolojik kahramanlar, ışık şeklinde yere düşerler. Onlar mitolojik kültürel kahraman ve ilk ata olarak görülürler. "Köroğlu" destanının Özbek versiyonunda "Köroğlu" kendini "Göğün Elçisi" olarak adlandınr. Annesinin rahmine
gün ışığında düşmesi de onun aslının göklerden olduğunun bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. "Gök Oğlu'nun
başka bir özelliği de onun fiziksel güçle, büyü bilgisini kendinde birleştirmesidir. O, düzenli dünyayı ancak fiziksel gücü ve büyü bilgisi
sayesinde şeytanî güçlere karşı koruyabilir.
Tann sözcüğünün "Gökyüzü" anlamına geldiği
de düşünülürse
bilimsel edebiyatlarda kullanılan Tann Oğlu" iradesinin "Gökyüzünün Oğlu" olarak yorumlanmasının nedeni de anlaşılır. Altay mitolojisinde Ulgen'in kızlan, Tann kızlan" adını taşır ve "Gök Kızlan"
olarak bilinirler. Türk halk kültüründeki "Gök Oğlu" karakterinin
ateşle bağlılığı, sihirli destanlann kahramanlannda değişik
tarzlarda
karşımızı çıkmaktadır.
GÖZE GELME: Eski çağlarda, ölülerin ruhlanyla periler ve dnlerin yaşadıklan bir âlemin var olduğuna inanılırdı. Gelenek taşıyıalannın birçok hâllerde gerçek olarak kabul ettikleri bu âleme bağlı olan
insanlann, özellikle de büyücülerin gözlerinde kötü ruhlann yerleştiğine inanırlardı. Bu yüzden de onlann
bakışlannın çok güçlü ve zararlı olduğu düşünülürdü. Bu "kötü göz'den (nazardan) korunmak
gibi mitolojik inanan İzleri günümüze kadar sürmüştür. Halk arasında nazara gelmiş biri iç'n üzerlik otu yakıp, "her yerde sen olasın,
belâlan savasın" denilen sözlerin temelinde de bu inanç vardır. İnanışa göre üzerlik otu, nazara karşı durup, nazar
değmiş insanı belâlardan korur. Son Çarşamba'da, ateşin üzerinden atlarken de
ateşin İçine üzerlik otu atılır ve böylece ailenin yıl boyu nazardan
korunacağına İnanılır.
Eski çağlardan günümüze kadar yaşamakta olan bir inanışa göre, kötü gözlü biri, kendi biyoenerjisi ile en sert cisimleri bile çatlatabilir. Irak Türkmenleri, evlerini nazardan
korumak için kapının eşiğine kurumuş ceylan kellesi asarlar, çocuğu nazardan korumak içinse
boğazına nazar boncuğu takarlardı.
Araştırmalar, eski tuğlardaki boncuğun nazar boncuğu yerine
kabul edildiğini gösterir. M. Kaşgarf, "boncuk" sözcüğünün açklamasında, "atın boynuna takılan değerli taş, aslan tırnağı, göz boncuğu" diye yazıyor. Divan-ı
Lügat-it Türk'te, "Kösgük" sözcüğünün
karşısında, Şamanizmin de izini taşıyan bir agklamayla şöyle denilmektedir: "Göz değmesinden korunmak için, üzüm bağ ve bostanlarda dikilen nazarlık."
"Kut" sözcüğü Kırgızcada, "koruyan" anlamında kullanılıyordu.
Tatar dilinde "yola götürülen nazar boncuğu, nazarlık" anlamına gelen "yol kot" (korJuk)
iradesi vardı. "Kotaz" sözünün kut-hut kökü
ile bağlılığı, ilk anlamının "nazar boncuğu, nazardan koruyan nazarlık" olduğunu söylemeye imkân verir, (bak: Nazarlık)
"Tutmaya çalıştığı kahkahasını atıyor. Başı geriye savruldu. Kahkaha dediğin atılır zaten, niçin tutmaya çalışıyor!"
unutkanlık olsa adı, kimse istemez bilirim
anımsayış için herkes atılır sanma
yaşamı bir şölen sandığın da oldu
bak o mahzun çocuk emindir bundan
uzaktan bile olsa
nefret olsa adı kaç kişi ister ki
sevgi için koşaradım herkes değil mi
ömrünü bir gülün kokusunda yitiren!
gerçekten yitirdiğin ömür mü? sorsana
yakından bile olsa
Pyotr Ivanov bu konuda daha ayrıntılı bilgiler verir. [Buna göre] adayın kol ve bacakları demir bir kancayla yerlerinden sökülür, kemikler temizlenir, etler kazınır, beden sıvıları atılır ve gözler yuvalarından sökülür. Bu operasyonun ardından tüm kemikler toplanır ve demirle birbirine bağlanır.
"-Kuzum İbrahim Hakkı Bey! Dünyanın en güzeli olan yazınızı niye attınız? O gayet kolay yazılan çiçek gibi yazı atılır mıydı? Garbın seçkin otoriteleri, ilim adamları kolay yazılır ve güzel bir yazı arıyorlar. Hendesî ve çirkin Latin harflerini niçin kabul ettiniz? Ben Latinim, Latin harfleri de bizim millî harflerimizdir. Fakat onunla köklü bir ilim yazısı
yazılamaz!"
Bırak hor görmeyi insanları
Bana tuzu alınmış kül gibi davranmayı bırak
Çıkar aklından sövgü dolu sözleri
Sıyrıl aptallığından
Kim sökebilmiş ki kabağı toprağından?
*Bazı bitkilerin küllerinden ve evcil hayvanların dışkılarından tuz elde edilir. Kül, dibinde küçük delikler bulunan bir kaba konur, külün üstüne su
dökülür ve tuzlu su alttaki başka bir kaba sızdırılır. Tuzu alınmış işe yaramayan kül ise yola atılır ve üzerinden insanlar geçer.