Biz demişiz ki: Yıllardan beri arkası gelmeyen dalavereler, arsa oyunları, memleket dışına para kaçırma rezaletleri, esrarı çözülmeyen cinayetler, millet malı soygunculukları alıp yürümüştür. Öte yanda, millet kara sabanın arkasında donsuz didiniyor. Bu gidişatın sonu hayra çıkmaz..
Biz demişiz ki: Yıllardan beri arkası gelmeyen dalavereler, arsa oyunları, memleket dışına para kaçırma rezaletleri, esrarı çözülmeyen cinayetler, millet malı soygunculukları alıp yürümüştür. Öte yanda, millet kara sabanın arkasında donsuz didiniyor. Bu gidişatın sonu hayra çıkmaz.
Cevap vermişler: Müfsid, tezvirci, komünist!..
Sanıyorum ki, yıllardan beri Allah'ın kayıtlarında yokum, ama şeytanınkilerde...
Maziden kopamamak köklerinden zorla kopartılan insanların kaderidir. Zaman durur, dakikalar, saatler ise hep geriye gider. Hayat denen mefhum en güzel şarkıda takılıp kalan bir pikap gibidir. Kokular, renkler, yüzler akıldan hiç çıkmaz. Gelecek; hatıraların silüeti ile damgalanmış yıllardan ibarettir.
Birinci Endüstriyel Devrim, İngiltere'de kabaca 1750'li yıllardan 1850'lere kadar pamuk ve ipek gibi tekstil ürünleri temelinde üretim tekniklerindeki gelişmeleri, kömür gibi enerji kaynaklarının buharlı makinelerde ve demir sanayiinde etkin biçimde kullanılmasına paralel olarak meydana gelen üretim biçimindeki ve toplumsal yaşamdaki görece değişimi ifade eden tarihi sürece
verilen isimdir.
Bugüne kadar hiç kendim olamamıştım. Halbuki her şey olmuştum, başarılı idim bir sürü şey olmakta, fakat bir türlü kendim olamıyordum. Aynayı kendime çeviremiyordum, hep başka suratlar taşıyordum yüzümde. Kim ne görmek isterse ona bürünüyordum hızlıca. Sanki onların istediği gibi olmazsam her şey kötü olacakmış gibi geliyordu. İçimden geldiği gibi
davranmanın beni -yaşayan en- aciz biri yapacağını zannediyordum. Ne denilirse pek iyi dinlerdim, çünkü bir kılığa bürünmenin ilk şartı her şeyi ve herkesi dikkatlice dinlemekti. Bütün olanları duymalı ve ona göre bir hale girilmeliydi. Ben de öyle yapıyordum işte, etrafımı iyi bir şekilde dinliyordum. Dinlerken de seyrediyordum, çünkü yalnız duymak yetmiyordu, role
bürünmek için pür dikkat seyretmek de gerekiyordu. Sonrasında bu parçaları birleştirmek kalıyordu geriye, eksik kalan ne varsa tamamlamak lazımdı sonuçta. Yıllardan beri öyle kavradım ki yapmam gerekenleri, artık zorlanmıyorum bile.
Türkler büyük bir yoldan geçmişler. Ta kaçıncı yıllardan bizim devletlerimiz olmuşdur. Ama bizim devletleri Avrupa kıskanmış. Bu bakımdan türk devletlerini, ən esası Türkleri mahv etmek istemişler. Bunun için onları bir-birileri ile vuruşturmağa çalışmışlar. Kısmen bunu başardılar. Mesela, Ağkoyunlu ile Osmanlı, Sefevilerle Osmanlı, Timurla Osmanlı, yani Uzun
Hasanla Sultan II Mehmet, Şah İsmail ile Sultan Selim, Timurla Bayazitin dövüşleri türk tarihi için faciadır. Bunlardan en kötüsü Timurla Bayazit arasındaki Ankara savaşıdır. Bu savaş hüzün doğuruyor. Türkün türkü kırdığı savaş.....(
Türkiye, 1800'lü yıllardan beri, batılılaşma ve modernleşme temayülü göstermiştir. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra da, bütünüyle Avrupai bir sistem takip etmiştir.
Tablet M.Ö 2500’lü yıllardan kalma, bulunduğu yer Kapadokya. Üzerindeki yazıların tercümesinde şöyle yazıyor:
“İnsanoğlu sapkınlıkta ileri gittiğinde, dolunay doğacak ve yeni doğan masumlar yok olacak.”