Friedrick Von Norstrand
Friedrick Von Norstrand

« Doğru yararlanmasını bilirsen Ay gerçekten iyi bir güçtür. Fakat Ayın da bir karanlık yüzü vardır. Bu insanların çoğunun bilemediği, anlayamadığı bir şeydir. Büyücüler, Karanlıkların Kardeşleri diye bilinen uğursuz kimseler Ayın bu karanlık gücünden yararlanırlar. Çünkü Ay, belirli devrelerinde insanı sakatlayabilir, çıldırtabilir ve hatta öldürebilir.

Ayın karanlık kimyası hakkında bilgisi olan kötü niyetli insanlar onun gücünü kullanarak büyük kötülükler yapabilirler. Çünkü onlar Ayın hiçbir zaman göremediğimiz karanlık yüzünden yararlanırlar.»

Edward Reynolds
Edward Reynolds

İgboların, üst dişleri alt dişlerinden önce beliren bebekler, alışılandan önce konuşmaya, yürümeye başlayan veya doğal olandan daha fazla sayıda el veya ayak parmağına ya da vücutlarında herhangi başka bir deformasyona sahip çocuklar veya "uygun" yaşa erişmeden önce adet gören, ikiz doğuran veya ağaca tırmanan kadınlar gibi, nefret ettikleri ve uğursuz

saydıklarının oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış olduğu anlaşılıyor. Koşullara bağlı olarak, bu gibi durumlardaki insanlar derhal öldürülüyor, ayinler düzenlenerek ruhları temizleniyor veya köle olarak satılıyorlardı.

Jerónimo Pizarro
Jerónimo Pizarro

Pessoa: “Sana yeniden bakıyorum,
Ama ne yazık, artık kendimi göremiyorum!
Kendimi hiç değişmeden gördüğüm sihirli ayna kırılıverdi,
Ve her uğursuz kırığında yalnızca kendimden bir parça görüyorum -
Senden ve benden bir parça!”

Fatih Çavuş
Fatih Çavuş

“İdam edilen kişinin üzerinden çıkanlar celladın olduğu için idam edilecek kişiler öldükten sonra hayır dua almak için eşyalarını çevresindekilere dağıtırmış. Yine de çok kazançlı idamlar da olurmuş. Celladlar burdan kazandıklarını biriktirir, yılda bir ya da iki kez ‘cellad mezadı’ adında satarlarmış. Bu eşyalar uğursuz sayıldığı için ucuz

satılırmış.”

İsmail Bendiderya
İsmail Bendiderya

Allah’ım! Sen her şeye şahitsin! Bunların şerrinden sana sığındım, kurtar beni! Zindan, onların istediği çirkinlikten daha güzelleri bana! Bu uğursuz hayattansa hapse düşme yeğlerim! Sen beni korumayacak olursan bunlara uyar, ben de cahillerden olurum şüphesiz!

Blake Wood
Blake Wood

Sizə bir qadının bir kişi üçün özünü bitirişindən danışacağam. Dünyaca məşhur ulduz Amy Winehouse şöhrət olmağa yeni başlamış, tam da arzusuna çatmışkən Bleyk adlı adama aşiq olur. O həddə vurulur ki, münasibətin 2-ci həftəsində bunu el-aləmə agah edir. Heç vaxt narkotik maddə istifadə etməyi düşünməyən, hətta belə insanlara axmaq kimi baxan Amy

bu adam üçün narkotikaya qurşanır. Nə var ki, sevgilisi maddədən istifadə zamanı çox tənha hiss etdiyini deyir və Amydən onu tək qoymamasını xahiş edir. Sırf ona bu təklik duyğusunu yaşatmasın deyə Amy getdikcə aludəçi olur. Oğlan qadını tərk edib keçmiş sevgilisinə qayıtdıqdan sonra isə Amynin halı daha da pisləşir. İçki aludəçiliyi bir yandan, yollara

sürünmələri, artıq davranış pozğunluqları onun olan qalan kariyerasını da bitirir. Lakin son albomu ilə (Back to black) Amy əvvəlki şöhrətini qaytarır və onu tərk edən sevgilisi geri dönərək evlənirlər. Uğursuz bir evlilik, yenə tək qalmış Amy və son konsertində göstərdiyi biyabırçı performansı onun ölümünü özünə çəkir. Müəmmalı ölümlər

sırasına daxil olan bu ölüm kimə görə cinayət idi, kiminə görə yüksək doz maddə qəbulu. Amma bir gerçək var ki, Amy bir kişi ilə sonunun başlanğıcını qoydu. 9 yaşında ikən atasının onları başqa qadına dəyişərək boşanmasının travması Amynin güvən və tənhalıq qorxusunu yanlış insanda axtarmasına səbəb oldu və bununla da dünyadan bir qadın daha

öldü.

Hamdullah Suphi Tanrıöver
Hamdullah Suphi Tanrıöver

Aziz Ocaklı'ya

Çetin bir dağ yolunda senelerdir yürüyoruz.
Hareket noktasından uzaklaştıkça, ufuk genişliyor ve rüzgâr artıyor. Eski mâbet, eski ümit aşağıda, ovalarda kaldı. Kenarında dolaştığımız uçurumların dibinden mâzinin lâfzı ve şekli kaybolan şikayet ve itiraz uğultusu geliyor.

Aziz Ocaklı,

Milletinin târihinden

vazife aldın ve birbirinden daha yüksek tepelere doğru yepyeni bir önderin rûya ve îmaniyle çıkıyorsun.
Genç kalbine büyük bir aşk sünuh etmiştir.
Sen Türk vatanı üstünde aşkın timsalisin! Aşkın yâni, yeryüzünün tanıdığı en büyük, en yaratıcı kuvvetin timsalisin!
Yokuşları tırmandıkça, ufkun genişledikçe asırlardır unutulmuş bir âlemi

hayran gözlerinle tekrar buluyorsun.

Aziz Ocaklı,

Sevdiğin kadar asil, sevdiğin kadar yapıcı ve yükseltici bir insansın! Aşdığın yol, seni ıztırap kaynaklarına doğru götürüyor. Işıksız köşelerinde acısını söylemeğe tenezzül etmeyen bedbaht, fakat mağrur kardeşine şefkat ve teselliyi, iman ve şifâyı aşkın nur hâline koyduğu

parmaklarınla sen uzatacaksın!
Köylerin ortasında ufak bir mektebin çatısı altında çalışan genç muallim, terkedilmiş ve ıssız kulübelere ücretsiz muâyene ve ilaç götüren doktor, biriken bir halk kalabalığına yeni sözü söyleyen genç hatip, tehlike günlerinde irâdesinin zırhlarına bürünerek dastanî bir kahraman gibi boğuşan genç zabit, şiirinin, resminin,

mermerinin, âletinin başında yarınki Türk vatanına san’at şekilleri ve sesleri yaratan genç san’atkâr, sen içtimaî bir tarikatın, bir aşk mezhebinin müridisin.
Vazifen nedir diye soruyorlar?
Bütün rüzgârları yanık kokusu getiren harap bir memleketin üstünde, ihtiyaçlar ortasında bunalmış bir halkın karşısında, vazifenin ne olduğunu sana aşkın

söyledi!
Sen birlik için çalışıyorsun.
Tâlihin ve târihin senden uzak düşürdüğü kardeşleri, bir akşam saatinde ocağının dışarıyı ve içeriyi aydınlatan kızıl ışığında tekrar görüp tanımadın mı?
Yaylalardan ovalara, ovalardan yaylalara göçen, Yörük Anadolu, köylerin ve kasabaların yerleşmiş halkı ile beraber, mezhep ihtilâfları içinde

parça parça olmuştur!
Güneyde ve Doğuda millî harsına düşman iki lisan, hâkimiyetini gösteren bayrağının gölgesinde sana karşı mücâdele ediyor.
İstanbul kapılarında, Akdeniz kıyılarında eski Anadolu’nun en koyu Türk merkezleri etrafında dört beş yabancı lisan konuşulan kaç tane ufak Makedonya ve Kafkasya var?
Vatanının kuzeyinde, uğursuz bir

cereyan senelerdir millî ruhunu aşındırarak içeri akmak için kendine taraf taraf köprü başları aramakla meşguldür.
Sen uyanıklık için çalışıyorsun!

Aziz Ocaklı,

Sen Türk’ün gören gözü, duyan kulağı, uyanık vicdanısın. Evvelkinden başka, yeni fâtih milletler uzun yollardan gelerek müdafaa mesafelerini aştılar, anayurdunun hudutlarına

gelip yerleştiler; ufacık ada kırıklarına yapışarak sahillerine sokuldular. 
Aziz başın yastığının üzerinde derin uyumasın!
Sen ihtiyaca yardım edeceksin!
Memleketin hangi köşesinde isen, Ocağınla beraber o yerin ihtiyacına yardım edeceksin!
Vaktiyle dediler ki:
Ocağının mihrabı önüne parti düşmanlıkları ile gelenler, bu düşmanlıkları

unuttular; ne büyük netice!
Bugün diyorlar ki:
Ufacık köy mektebinin kızları,şehir çocukları gibi temizliğe dost oldular; ne mübarek netice!
Kardeşlerinin kalbini avlamak için yabancıların uzak bir sâhilde açtıkları hastahâne, Ocağının küçük hastahânesi karşısında kapanıp gitmeye mecbur oldu.
Ne güzel gaza, ne güzel bir zafer!
Daha yolun

uzundur, daha çok tırmanacaksın!
Olduğun yeri güzelleştir, intizamı te’sis et, hakkı tanı ve tanıt!
Gün içinde değil, zaman içinde düşün; kalbinden bir ân tarih hissi eksik olmasın. İhtirasa ve kıskançlığakarşı mücadele et!
Türk târihinin, Türk ruhunun en korkunç yarası, bu kıskançlıktır.

Aziz Ocaklı,

Kalbimde ve

dimağımda iyi ve güzel ne varsa senin emrettiğin hizmet yolunda
kullandım. 
Tesellim odur ki; sen bunların daha güzelini söyleyecek ve beni bir baba kalbiyle mağrur edeceksin.

Aziz Ocaklı,

Yol daha uzundur, yapılacak şey yapılandan daha büyüktür, fakat; târihinin engin ufuklarından gelen ve senin genç ciğerlerini şişiren rüzgâr; Ocağının

mukaddes ateşini durmadan parlatacaktır, çünkü:

Hamdullah Subhi TANRIÖVER

Pal Fodor
Pal Fodor

Kızıl Elma mefkûresinin en asli unsuru belirsizliğidir ; bu ele avuca gelmeme hali,belli ki söylencenin sırtına iyice yapışmış .Türkler açısından uğursuz bir akıbeti haber veren kehanete verilen bir çeşit cevaptır .Kızıl Elma ,başka bir ifadeyle ,en son fetih ,mümkün olduğunca uzak bir menzile yerleştirilmelidir ki zaferler olabildiğince devam etsin ve kehanetin

öngördüğü yıkım ötelerde bir zamana ertelensin.

Nazaret Dağavaryan
Nazaret Dağavaryan

“7 Uğursuz T” olarak nitelendirdiğim “tedip, tenkil, taktil, tehcir, temsil, temdin, tasfiye” yöntemlerinin tümünü kullanarak...

Recep Erkocaaslan
Recep Erkocaaslan

Rasûlullah bir şeyi uğursuz saymayı çirkin bulur ve onu buğzederdi.