Afrika bir tutkudur. Yüz yıl önce Fransızlar "Afrika hastalığı" demişler. Bir kere Afrika ile ilgilenen onu sever ve ondan ayrılamaz.
Batı Afrika mutfağının mottosu,eğer yemeğin masa örtüsünü tutuşturmuyorsa aşçı biber konusunda elini korkak alıştırmış demekti.Annemin,insanların ağızlarını yakıp kavurmayacak bir şeyler yemek isteyebileceğini idrak etmesi mümkün değildi.
Büyük Komninos Devleti’nin yıkılışı ve Trabzon İmparatorluğu’nun topraklarının Osmanlılar tarafından işgalinden sonra, Osmanlıların işgal edecekleri o zamana kadar Perslerin egemenliğinde olan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi”, yani Kürdistan Bölgesi kalmıştı. Zalim lakabıyla tanınan Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, Kürdistan’ı işgal edeceğine, Kürt - Pers
çatışmalarından yararlanıp, Kürt liderlerle anlaşmış ve onların desteğini alarak Pers’lere karşı büyük bir saldırıya geçmişti. Osmanlı-Kürt Anlaşması’nda rol oynayan bir olgu da, iki tarafın Sünni ve Persler’in ise Şii olmalarıydı. Selim’in yönetimindeki Osmanlı Kuvvetleri, Kürt Kuvvetleri’nin de desteği ile, Şah îsmail yönetimindeki Pers Kuvvetleriyle
Van’ın yakınlarında Çaldıran’da (1514) karşı karşıya gelmişlerdi. Bu savaşta ağır yenilgi alan Persler, bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır.Sultan Selim’in 16 Kürt Devleti (Beylikleri) ile yapmış olduğu Anlaşma’nın temel maddeleri şöyleydi;
Kürt beyliklerinin Osmanlı yönetimine karşı özerklikleri korunacak,- Beyliklerin geleneksel yönetim
biçiminin devam edeceği ve yönetimin, bölgesel liderlerin miras hakkı yoluyla haleflerine (Veliahtlar’ ına) geçeceği fermanı (Kararnamesi) Babıali tarafından imzalanacak,- Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu’nun yapacağı savaşlarda onlara destek vereceğini taahhüt ediyorlardı,- İmparatorluk, Kürtleri her türlü dış tehlike ve tehditlerde koruyacağı güvencesini
veriyordu,- Kürtler, Osmanlı yönetimine istenilen vergileri verme zorunluluğunu taahhüt ediyorlardı,- Bu Anlaşma, Yavuz Sultan Selim ve onun egemenliğini kabul eden Kürt Beylikleri arasında yapılıyordu”.Yavuz Sultan Selim’in oğlu Kanuni Sultan Süleyman onun yerine geçtiğinde (1520) ise, yapılan bu Anlaşma ters bir yönde gelişmeye başlamıştı. Büyük başkomutan ve
kuvvetli bir kişiliği olan Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı İmparatorlğu’nun sınırlarını; Kafkaslar, Macaristan, Viyana, Afrika ve Arap Yarımadası’na kadar genişletirken, 16. yüzyılda OsmanlI Yönetiminin etkisini safha safha Kürdistan’da da artırmaya başladı. Ama, Kürt feodal sistemini zayıflatmadan bunu yaptı. Ki, bu yönetim 17 ve 18. yüzyıllara kadar devam
etmiştir.OsmanlIların bu dönemde, Kürt Aşiret Reisleri’ni hesaba katarak ve ödüllendirerek, onlarla çatışmaktan kaçındıklarım söyleyebiliriz. Kürtler de kendi açılarından, geleneksel iyi ilişkileri ve ortak çalışmalarını, -Osmanlılar dışında- Persler’le, Ermenilerle ve diğer Hıristiyan milletlerle (Süryani’ler, Nestoryan’lar, Monofisi’ler vb.) devam
ettirmişlerdir.
"Dünya’daki gelir dağılımı eşitsizliğinin en fazla olduğu Güney Afrika ülkelerinde bu katsayı yaklaşık 0,60; en iyi olan İskandinav ülkelerinde ise 0,25 civarında."
Ve sen yürüyorsun,
Dağları duman, düzlüğü çimen bürür
Babamda özlem, annemde aşk büyür
Ötesi Afrika
Ekmek ve su
“bize haydut diyorlar. çaldığımızı söylüyorlar. fakat Afrika kıtasından milyonlarca siyahı çalan biz değiliz. bizim dilimiz, Tanrılarımız, kültürümüz, haysiyetimiz, emeğimiz ve hayatlarımız çalındı.”
Bugün özellikle Afrika ülkelerinden gelen binlerce mültecinin Avrupa'ya ulaşma hayaliyle Akdeniz'i geçme çabalarına şahit oluyoruz. Avrupa bu mültecilere kapılarını büyük oranda kapadığı için onlarla yaşa maya uyum sağlama ve bunun da ötesinde onlar için kaynak ya ratma gibi bir sorumluluğu üzerine almıyor. Oysa biz tüm Suriyeli mültecilere kapımızı açtığımızdan
ciddi bir problemle karşı karşı yayız. Bu, aklınıza gelebilecek uyum problemlerinin en önemlile rinden biridir. Yalnız bu problemin Suriye'deki yönetimden dola yı oluştuğunu ve bir daha oluşmayacağını düşünmek son derece hatalı olur. İklim değişikliğinin bölgemizdeki en önemli etkisi ku raklıkların artmasıdır. Bundan dolayı da her geçen sene daha faz la mülteciyi
kapımızda bulacağız. Bu mülteciler konusunda nasıl davranacağımızı şimdiden planlamamız gerekiyor. Biz kendi ül kemizde şeker pancarı mi eksek buğday mi sorunu ile uğraşırken karşımızda bulabileceğimiz milyonlarca mülteci ülke problemlerimizin boyutu bir anda değiştirebilir.
Bilim insanları bu bağlamda dünya için dokuz tane devrilme noktası belirlediler. Bu devrilme noktalarının her birinin geçilmesi kendi içerisinde geri dönülemez sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Ancak bu noktaların tamamı geçildiğinde artık dünyada bizim bildiğimiz anlamda bir yaşama devam etmek mümkün olmayacak. Bu dokuz nokta şu şekilde listeleniyor:
1.Hindistan yaz
masonunun çökmesi
2. Sahara/sahel alanının yeşillenmesi ve Batı Afrika musonunun bozulması
3.Arktik deniz buzulunun erimesi
4.Amazon ormanlarının yok olması
5.Kuzey ormanlarının yok olması
6..El Nino- Güney Salınımının artması
7.Atlantik akıntı dolaşımının çökmesi
8. Grönland buzullarının erimesi
9. Batı Antartika buzulunun
erimesi