Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

-Ölmek bu dünyada yeni bir şey değildir,ama yaşamak daha da az yenidir...

Yessenin ‘Elveda’ adlı şiirinde intihar etmeden önce.

Nuran Şahin
Nuran Şahin

"Sparta için ölmek" salt erkeğe yönelik bir ideal değildi. Spartalı kadınında bu ruha sahip olduğu görülür. Bu ruh oğlu savaşta ölen bir annenin "Gözyaşları şerefsizler içindir. Oğlum, yiğitim, sen benim ve Sparta'nın oğlusun. Seni bir damla gözyaşı dökmeksizin gömüyorum." Sözlerinin yazılı olduğu bir mezar şiirinde en iyi şekilde ortaya çıkmaktadır.

Muhittin Celal Duru
Muhittin Celal Duru

Ben mekânsızlıktan gelme kutsal bir doğanım;
Avlanmak ve avlamak için kalıp bağladım.
Yakınlık Kaf’ının Ankası'yım, varlık tuzağından kurtulmuşum
Arş bağının yuvasından uçmuş bir tavusum.

Men şahbazi kudsem ez la mekan reside
Behri şikarü saydi der kaleb aremide
Simurgi yeterli kurbem ez dami kevn ceste
Tavüsi baği

arşem ez aşiyan peride

Mevlana


Mevlevilik ve Mevlevi büyüklerinden söz eden "menakıp" adı verilen kitaplarda Mevlana'nın özgeçmişine ait bilgiler çok noksandır, tarihlerin çoğunda doğruluk yoktur. Ancak, ölüm tarihleri mezar kitabelerinde bulunduğu için doğru kabul edilir; geri kalanın doğruluğuna güvenilemez,
"Mevlana" unvanı birçok

bilgine verilir. Hala Hindistan ve bazı ülkelerde bilgin yerine kullanılırsa da bu nitelik salt ve soyut olarak kullanılınca Mevlana Celalettin Rumi anlaşılır. "Mesnevi" terimi şiir türü iken salt Mesnevi denilince yine Mevlana'nın yapıtı ve salt "Türbe" denilince Mevlana Türbesi hatıra gelir. Terimlerdeki bu ayrışma, Mevlana'nın büyüklüğüne ve evrenselliğine özgü bir

ayrıcalıktır.

Menakıplara göre, Mevlana Muhammet Celalettin Rumi 6 Rebiyülevvel 604 Hicri (30 Eylül 1207) tarihinde Afganistan'ın kuzeyindeki Belh53 şehrinde doğmuş ve 5 Cemaziyelahir 672 Hicri yılında, Pazar akşamı Konya'da gözlerini dünyaya kapa¬mıştır. Ölüm tarihinin 23 Kasım 1273 yılına rastladığını hesaplayan varsa da genel olarak ve resmi şekilde 17

Aralık 1273 gününe rastladığı kabul edilmiştir.54

Mevlevi büyüklerinden Şeyh Galip bir şiirinde Mevlana'nın, ebcet hesabıyla, "Aşkı Samet" söylemine karşılık gelen bir tarihte doğduğunu, bu tarihin '"Huda" sözcüğünden bir tek noksan olduğunu, yaşının "saz" ve "sultanı aşıkan" sözcüğüne karşılık geldiği bir tarihte öldüğünü yazar.

53-) Belh, Hindukuş daglarının kuzey yamaçlarında Afgan Türkıstanı denilen
bölgededir. Bu bölgede Türkçe konuşan Türkmenler ve Ozbekler yaşar, (ED)
54-) Yazar, M.C.D. bu tarihi 1275 olaIak hesaplamıştlr (ED)

Rahim Tarım
Rahim Tarım

Bin yıl yaşamış kadar hatıram var”, diyor “Can Sıkıntısı” adlı şiirinde Charles Baudelaire…Bu dizeyle, zaman içinde biriken bunca hatıranın insana ne denli büyük acılar verdiğini anlatmak istiyordu Baudelaire…Unutmak insanoğlunun en büyük zaafı ama böylesi bir durumda bir nimet olarak çıkıyor karşımıza…Ya, hiçbir şeyi unutamasaydık?

Heather Christle
Heather Christle

"Bence en etkili gözyaşları, büyük bir trajedinin ortasında meydana gelen küçük bir olaydan kaynaklananlar. Anahtarsız, kapının önünde kalakalmış Gilman için yüreğim o yüzden de bu kadar parçalanıyor. Öfke dolu bir boşanmanın tam ortasında birisi bir sincabı ezer. Cenazeden sonraki gün çamaşırhanedeki para bozdurma aleti bir türlü çalışmaz. Bazı insanlar

aslında para bozdurma aletinden dolayı ağlamadıklarını söyleyeceklerdir, kederleri yüzünden ağlıyorlardır, ama Zach'in şu şiirinde dediği gibi:

ağlamanın
güzel yanı
konu seçmenizin
gerekmemesidir."

Cevat Heyet
Cevat Heyet

Farsça ve Arapçanın aksine Türkçede sesler kısadır. Bu yüzden Türkçe söyleyen şairler, aruz şiirinde mecburen Farsça veya Arapça kelimelerden faydalanırlar veya bazı durumlarda sesleri uzun telaffuz ederler.

Rachel Corbett
Rachel Corbett

Rilke, ne zaman şiirinde ellerden bahsetse onları hep dünyaya birer uzantı olarak tanımladı. Eller ihtiyaçtı: âşığına uzanan bir kadın, annesini tutan bir çocuk, yol gösteren bir akıl hocası.. Rodin için, bir el kendi içinde bir dünyaydı, eksiksiz ve içten çözülmüş. Bedenin anlatısında sadece bir cümle değildi, kendi hikayesini çizgileriyle, hatlarıyla anlatır ve

bunlar bir şiirin dizeleri gibi anlama kavuşurdu.

Fatih Akça
Fatih Akça

sesi çağırdım, içimde kocaman orman boşluğu
kuşlar hep başka şairlerin şiirinde uçuyor, ne güzel
kimliksizim, beni düştüler nüfustan, sayılmıyorum artık
nereye gitsem orada hep eksik tabureler, sohbetler, çaylar




annem kuş topluyor şiirime

Aydın Başar
Aydın Başar

Yahya Kemal'in yaşadığı dönemde hiçbir kitabının basılmadıgını söyleyen Mehmet Nuri Bey, vefatından sonra yakın dostlarından Nihad Sami Banarlı”nın onun bütün şiir ve yazılarını bir araya getirerek külliyat halinde bastırdığını söyledi. Balkanlarda Üsküp'te çocukluğu geçen Yahya Kemal'in mânevi ve dini bakımdan canlı bir iklimde yetiştiğini, onun

hatıraları okunduğunda dini temalarla karşılaşıldığını söyledi. Yahya Kemal'in Doğu ve Batı'nın birikiminden de istifade etmiş bir insan olduğunu ifade eden Mehmet Nuri Bey, sözlerine şöyle devam etti: “Yahya Kemal eserlerinde dini vurgular yapmıştır. Mesela Topkapı Sarayı'na gidiyor, orada Kur'an-ı Kerim dinliyor ve diyor ki: “Bizi ayakta tutan iki şey var; bir,

Topkapı sarayında asırlardır okunan Kur'an-ı Kerim; iki, minarelerde okunan ezanlar.”

Yine anılarını anlatırken şöyle diyor Yahya Kemal: “Çocukken anneme sordum dünyada en çok kimi seveyim diye. Annem şu iki kişiyi çok sev dedi. Bir, Peygamber Efendimiz; iki, Padişah Efendimiz.' Bu hatırası da onun nasıl bir mânevi ortamda yetiştiğini ortaya koyuyor.”


Mehmet Nuri Bey bendenizin söyleşiden önceki; “Yahya Kemal'in olumsuz taraflarını da anlatın” sözüme atıf yaparak şunları da ilave etti: “Yahya Kemal belki inancını tam yaşayamamıştır ama ruh olarak bizdendir. Zaten bir şiirinde de diyor. Caminin kapısına, penceresine kadar gidiyor, içeri giremeyince üzülüyor. Belki onun bu üzüntüsü bile çok şey ifade

ediyor. Allah onun o üzüntüsünü inşallah kabul eder.”