“Bir türlü anlayamadığı, bir türlü içlerine karışamadığı ve bunu zaten asla istemediği bu insanlarla arasında çelik bir duvar gibi yükselttiği bu tebessüm, onun müracaat ettiği son çareydi. Kendini bu şehrin korkunç akıntısından ancak etrafında ördüğü bu soğuk duvarla kurtaracağını sanıyordu.”
Kendini bu şehrin korkunç akıntısından, ancak, etrafında ördüğü soğuk duvarlarla kurtaracağını sanıyordu.
"Kendini bu şehrin korkunç akıntısından ancak etrafında ördüğü bu soğuk duvarla kurtaracağını sanıyordu."
Yaşam alanı olarak etrafını ördüğü toprak üzerindeki toplumu bir yandan esaret altına alırken, diğer yandan burada yaşayan toplumu kendi iktidarını sağlama alacağı sömürü kaynağı biçiminde tasarlar. Topluma özgürlük alanı diye sunduğu coğrafya özünde koca bir "Hapishaneden" öte anlam ifade etmez.
Türkiye az gelişmiş bir ülkedir, bu nedenle de işçi sınıfı hem sayıca azdır hem de bilinçsizdir. İçinde bulunduğu bu koşullar işçi sınıfının devrimci eyleme öncülük etmesini olanaksızlaştırmıştır. Oysa Türkiye'deki ara tabakaların, asker-sivil aydın zümrenin, kökeni tarihimizde bulunan devrimci bir geleneği vardır. Öncülük bu kesimlerdedir ve onlarda
olmalıdır. Öte yandan, Türkiye'de solun seçim kazanma olanağı yoktur, çünkü toplumumuz ters bir biçimde koşullandırılmıştır ve kapitalistlerin, ağaların, tefecilerin ördüğü bir ağ içinde tutsaktır. Parlamentoda çoğunluğu sağlayarak iktidara geçmek sol için bir düştür. Olanaklı olsa bile, bu çok uzun bir süreyi gerektirir ki, Türkiye'nin bu süreye dayanma
gücü yoktur. Ne var ki, devrimci bir yönetim toplumdan yana olursa, toplum onu kendiliğinden destekleyecektir.
"Huzursuzdu işte, kendi küçük dünyasına karşı tehdit algılamaya başlamıştı. aşk bir tehditti onun için, dünyasına birinin girmesi, ördüğü kozaya sığmaması demekti, kozası yırtılınca ne olacaktı peki? Aşk, zihninin kalabalığa karışması demekti çünkü..."
Herkes kendi ördüğü duvarların arkasında saklanıyor
Küfür yobazlarına karşı sözü kılıç, kalemi yumruk gibiydi. Küfrün ördüğü duvarları "ciğerinden kalemine kan çekerek" parçaladı.
-İhsan Şenocak