Amed Gökçen
Amed Gökçen

Ezidiler farklı toplumsal sınıflardan oluşur.Dini açıdan Ezidi önce Allah'ın bir mürididir. Sonra şeyh ve Pîr'e tabi olmak zorundadır.
Ezidilerde en üste çift isimliler (dû nav) denilen sınıflar vardır.
1. Şeyhler; en büyük dini otorite, yarı insan yarı melek kabul edilen Xudan adlı kişilerin soyundan gelirler.
2.Pîr; şeyhin bir alt basamağında

bulunurlar.
3.Mîrler; Ezidi hiyerarşisinde en üste bulunan sınıftır. En yüksek sekuler otoritedir. Ezidilik kurallarına uymayan birini toplumda atmak için son söz Mir'e aittir.
Tek isim (yek nav )
1. Feqîr: toplum içinde dolaşıp vaaz veren, anlaşmazlıkları çözen sınıftır.
Toplum içinde çileci tarikat olarak bilinir
2.Mûrid: ruhani hiç bir

özelliği olmayan kastın en alt sınıfıdır. Her mürid bir şeyh ve pîre tabi olmak zorundadır. Kadın evlenince eşinin şeyh ve pirine tabi olur.
3. Koçek: toplumda en saygın sınıftır. Doğuştan herhangi bir ruhani nitelik taşımazlar. Dinin tüm alanına vakıf olmuş müridlerdir.
(S.50-70)

Pasajlar
Pasajlar

Nietzsche’ye göre, nihilizm nedir ve hangi koşullarda ortaya çıkar? En genel anlamda, Nietzsche nihilizmi, insanın bir şey istememektense hiçliği istemesi hâli olarak tanımlar. Nietzsche bu durumu Yahudi-Hristiyan-Avrupa kültürü özelinde ele almış olsa da nihilizme varılmasının kaynağında çileci ideali görmekte ve bununsa her kültürde ortaya çıkabilecek bir bakış

açısı olduğunu düşünmektedir. Bu anlamda, Nietzsche nihilizmin kaynağını Hristiyanlığa (ya da genel olarak herhangi bir dine) olan inancın modern bilimin etkisiyle sona ermesinin eseri olarak görmez. Tam tersine Hristiyanlığın (ve genel olarak çileci idealin) yaşamı yorumlayış biçiminde gizliden gizliye işlediğini düşünür. Nihilizm çileci idealin insanlığı

getireceği nihai durumdur.10 Bazı yorumcular Nietzsche’nin ”Tanrı öldü” ifadesini nihilizimin kaynağı olarak görürler. Oysa Nietzsche devamında “onu biz öldürdük” diye eklemektedir. Bununla Nietzsche ne demek istemiş olabilir? Hristiyanlık inancına özgü Tanrı, Kutsal Ruh ve İsa üçlemesinin birliğini varsayacak olursak İsa aynı zamanda insan bedeninde kendini

gösteren Tanrı konumundadır. İsa’nın çarmıha gerilmesi demek Tanrı'nın kendini feda etmesi anlamına gelmektedir. Bu ise tam da Nietzsche’nin söylediği gibi, insanların Tanrı’yı çarmıha gererek öldürmüş olması demektir. Nietzsche 'Tanrı öldü' söylemi ile Hristiyanlığın sonunun geldiğini bildirmekten ziyade Hristiyanlık öğretisinin içinde saklı olan bir

bakış açısına işaret etmekedir.

Ali Şimşek
Ali Şimşek

Peki, yeni orta sınıf (YOS) terimiyle ne anlatmak istiyorum? Aslında çok karmaşık değil. Bu kesimi oldukça dar bir anlamda ele almak yanlısıyım. 1990’lı yıllarda bütün dünyada sayıları artan, çoğu alt ve geleneksel orta sınıflardan devşirilmiş, üniversite mezunu ve ağırlıklı olarak neoliberalizmin kilit finans, bankacılık, bilişim, medya ya da yaratıcı sektör

gibi hizmet alanında çalışan ücretli, beyaz yakalı bir kesimden bahsediyorum.Kendini mekansal ve kültürel olarak geldiği alt-orta sınıflardan, hatta burjuvaziden bile ayrıştırmaya çalışan, küresel etkilenmelere fazlasıyla açık, dinamik bir kesimden bahsediyorum. Ebeveynleri gibi 1945 sonrası Fordist düzenin hiyerarşik disiplini, liyakatcılığı ve meslek ahlakıyla

belirlenmemiş, çileci bir tasarrufçulukla malul olmayan, tüketim ve haz odaklı, uyarlanabilir esnekliği alışkın bir arzulama pratiğine sahip olmaya çalışan, vitrini parlak bir eğitimliler ordusuydu YOS. 1980’li yılların sonunda diplomalarını alıp, 1990’lı yılların yükselen hizmetler sektörüne akmaya çalışan, yüksek maaşlar ile mest olmuş neşeli beyaz yakalılar,

yani plaza arıları. Beni bu dinamik ve riskli sosyolojinin nasıl kültürel farklılaşma setleri inşa etmeye çalıştığı, farklılaştırma mekanizmaları ve arzu politikaları ilgilendirdi daha çok.

John Haldon
John Haldon

Arius(250-336) İskenderiye’deki kilisenin diyakozlarındandı.Yunan felsefesi eğitimi gören Arius bir çileci oldu ve teslisin tabiatını açıklama girişimleri sırasında, birçok çağdaşı için sapkınlık anlamına gelen bir dini doktirin üretti.Arius,Tanrı’nın insan haline gelen gelebileceği fikrini kabullenemiyordu:İsa’nın ölümsüz ve babayla eşit olmadığını

öğretti.Arius 320’de İskenderiye Piskoposu tarafından afaroz edildi ve 325’teki Nikea Konsilinde mahkûm edilip sürgüne gönderildi.

Avner Ben-Zaken
Avner Ben-Zaken

Giriş bölümünde İbn Tufeyl, tezini Endülüs'teki felsefe tarihi içine yerleştirir, erken Endülüs felsefesinin matematik üzerinde ve daha sonra mantık felsefesinin ve bilgi teorilerinin Doğu'ya yayılması üzerinde odaklandığını belirtir. Bazı Endülüslü filozoflar mantık konusunda biraz anlayış edinmişlerdi, fakat bu kadarı onları gerçek mükemmelliğe götürmüyordu.

Bu nedenle İbn Tufeyl, Hay bin Yakzan'da profesyonel okuryazarlara daha eski Endülüs felsefi geleneği ile Muvahhid siyasi teolojisini bağdaştıran bir araç sundu. Hay'ı, tam bir çileci hayatı yaşayan, Tanrı'yı bilmek için vecd deneyimine bağlı çok dindar bir Muvahhid olarak canlandırır. İbn Tufeyl, İbn Tümert'in oluşturduğu çerçeveyi benimseyerek, Hay'ı kendi akılcı

yeteneğinin rehberliğinde dini amaçlarla doğayı keşfeden sorumlu bir oğlan çocuğu olarak anlatır. Hay bin Yakzan'ı ilahi birlik öğretisini henüz içselleştirmemiş kişileri şaşırtan rehber gibi bir şeye dönüştürür. Böylece Hay bin Yakzan, Tanrı'nın birliğine ilişkin siyasi teolojinin güçlenmesine ve Muvahhidler'in siyasi yönetiminin merkezileşmesine yardımcı

oldu. Fakat ideolojinin pekiştirilmesi ve siyasetin merkezileşmesi hoşgörüsüzlüğe yol açar.

Julius Evola
Julius Evola

Bir Amerikalının gözünde dinsel çileci sadece zaman yitiren biridir, toplumun bir parazitidir. Katı Protestan ve fanatik bir ahlakçı ise bunların yanında göz kamaştırıcı bir saygınlığa sahiptir.

Tülin Bumin
Tülin Bumin

filozof küçük görülme, yoksulluk ve iffet gibi bu dünyadan elini eteğini çekmiş olmanın çileci değerle­rini benimsiyor gibi görünmekle birlikte aslında bir anlamda "ha­yat dolu" yaşamının tadını çıkarmaktan başka bir şey düşünme­yen bencil bir bu dünyalıdır.

Charles Gates
Charles Gates

MÖ altıncı yüzyıl içinde Spartalıların gündelik yaşamlarının özellikle çileci bir hâle geldigi açıktır. Erkekler 30 yaşına kadar, evli de olsalar kışlada yaşar ve yemekhanelerde birlikte yemek yerlerdi. Güçlü çocuk doğurmak için kadınlar da fiziksel egzersizler yapardı. Bireyselliğe kötü gözle bakılır, güzel sanatlar gibi yaratıcılık ürünleri

kısıtlanırdı. Para bile yozlaştırıcı olarak görülürdü. Sikkeler basılmaz, gerektiğinde değiş tokuş için demir çubuklar kullanılırdı. Sparta dışındaki dünyaya derin bir kuşkuyla bakılırdı.