James Bridle
James Bridle

Dünyayı tanımlama becerimiz elimizdeki araçların bir ürünüdür. Hepimiz aynı dünyaya bakıyoruz, ama bambaşka şeyler görüyoruz, Üstelik bu etkiyi pekiştiren bir sistem, İnsanlara dalma İstediklerini veren otomatik bir popülizm inşa etmiş bulunuyoruz.

Herhangi bir sosyal medya platformunda oturum açıp aşılarla ilgili bilgi atarsanız, karşınıza çıkacak ilk

şey aşı karşıtı görüşler olacaktır. Bu enformasyon kaynaklarına bir kez maruz kaldıktan sonra, diğer komplo teorilerinin (kimyasal izler, düz dünyacılar, 11 Eylül teorileri) etkisi daha da güçlenir. Bu görüşler hızla çoğunluğun görüşleri gibi görünmeye başlar: Konu her ne olursa olsun, sonsuz sayıda destekleyici görüşün yankısı sarar ortalığı. Dünya

hakkında daha çok şey bilme arzumuz, muhtemel her soruya kendi çözümden yoksun yanıtlarını vermeyi sürdüren bir sisteme tosladığında ne olur peki?

Eğer görüşlerinize çevrimiçi destek arıyorsanız, bulacağınızdan emin olabilirsiniz. Hatta sürekli bir onaylama akışıyla besleneceksiniz: Giderek daha fazla enformasyona muhatap olacak, giderek daha radikal ve

daha kutuplaştırıcı enformasyonla karşılaşacaksınız.

Carol Hanisch
Carol Hanisch

Kişisel problemlerin hepsi aslında politik
problemlerdir. Bu noktada kişisel bir çözümden bahsetmek mümkün değil. Kolektif sorunlar için kolektif eyleme ihtiyacımız var

Fikret Güneş
Fikret Güneş

“Gözün aydın, bir oğlun oldu!” sesi kulağıma geldi. Önümüzdeki karyolada upuzun yatan kadına baktım; yorgundu ama mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Çektiği acıların hiçbir izi yoktu.
Dışarıdaki saldırılarda kadının olmamasında bu acıların büyük etkisi olmalı diye düşündüm o an. Yüzlerce, hatta binlerce erkek yakıyor, yıkıyor, insan kesiyordu. Bu

saldırganların içinde bir tek kadın görmedim. Çünkü kadın, kendinden bir parçayı dünyaya getirmenin, onu büyütmenin ne olduğunu biliyordu. Onu yok etmenin, ona acı vermenin ne olduğunu da biliyordu. Öldürülen her canın arkasında bir anne yüreğinin burkulacağını, yanacağını çok iyi biliyordu.
Neden saldırmadığını, neden öldürmediğini, neden yakıp

yıkmadığını.
Neden sabırlı olduğunu.
Neden yuva yaptığını.
Neden çözümden yana olduğunu, o an anladım.
Yerimden fırlayarak kadının iki elinden tutarak yüzüme getirdim. Öptüm, annemin ellerini öpercesine.
“Bir oğlun oldu!” dedim.
Sessiz bir şekilde uzun uzun bana baktı. Sanki o an beni kucaklayacak gibi geldi bana.
“Teşekkür

ederim!” dedi kadın.
“İsmini umut koyacaktık değil mi?”
Kadın gözlerini bana dikmiş, sanki eşiymişim, kardeşiymişim gibi baktı, evet anlamında göz kapaklarını kapattı.
Ayrıldım.
Yolda giderken umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini düşünürken, ünlü şairin dizeleri aklıma geldi.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel

günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür…

Şahin Koçak
Şahin Koçak

Tam yatmasın aklın hiç bir şeye
Kim bilir daha neler var iki gözüm
Belki bu denklemden başka bir denklem
Belki bu çözümden başka bir çözüm

Muhammed Hüseyin Fadlullah
Muhammed Hüseyin Fadlullah

İslâm toplumunun asıl problemi, projesiz bir toplum oluşudur. Sadece problemle burun buruna geldiği zaman düşünmeye başlar ve problemi yanlış anladığından dolayı da çözümden kaçar.

Oktay Taftalı
Oktay Taftalı

"Kalıcı ve nihai bir çözüm olmayabilir, ama zaten düşünce ve hayal gücü, çözümden çok, yaşama direnci üretir."

J. S. Cooper
J. S. Cooper

Günün sonunda aşk, çözümden çok soruna yol açıyordu.