Siyaset şiir değildir!
..aşağılamanın ve onunla mücadele edenlerin izini bulmak için çok uzaklara bakmaya gerek yok. Fransa'da okullar çoğunlukla göz korkutma, zorbalık ve hırpalama yerleri. Irkçı, cinsiyetçi yorumlar ya da farklı olanla, diğerleri gibi yaşamayan, diğerleri gibi giyinmeyen ve diğerleri gibi düşünmeyenlerle edilen alaylar... Bugün her türlü zorbalığa sesini çıkaran ve itiraz
eden kişilerin sayıları giderek artıyor. Belki aşağılamalar hiçbir zaman yok olmayacak, fakat maruz kalanların bunları aşmalarına yardım etmek hayati önem taşıyor. Geleceğimizi aşağılayan sözleri ya da hareketleri görmezden gelmeyelim. Bu her güne dair bir mücadele. Bu mücadele kapımızdan, sokaklarımızdan, okullarımızdan başlıyor.
Gerici güçler haklı davaların karşısında daima boyun eğerler.
27 Mayıs 1945, hayatımın en mutlu günüydü. Bir anda Fort-de-France'ın belediye başkanı seçilmiştim. Kasım genel seçimlerinde seçilmem de hemen ardından gerçekleşti. Aradaki fark, tüm Martiniklilerin beni büyük gösterilerle vekil ilan etmesiydi. En çok şaşkınlık yaratansa bu görevleri üstlenmek için hiç hazırlanmamış olmamdı. Ben bir öğretmendim, öyle de
kalacaktım.
Sözcükler dünyadaki okyanusların bütünüdür. Dalgalarla doludurlar ve aynı anda birden fazla yöne yüzerler. Sözcükler insanlar gibidir: Çelişkili ve değişken.
"Derinizin rengi nedeniyle sizi işaret parmağıyla gösteren bir şehir çirkin bir şehirdir, korkunç derecede çirkin hem de."
Hepimiz aşağılanmaya maruz kalıyoruz. Bir söz, bir davranış veya bir eylem bizi patavatsızca yaralıyor. Bunun için çok kırılgan biri olmaya gerek yok. Sanki her an bir olayın bizi aşağı yuvarlayacağı bir basamağın üzerinde yaşıyoruz. Topraktan geliyoruz; yeniden yere serilmeye yönelik aşırı korkumuz bunu doğruluyor. "Aşağılamak" [humilier) aslında Latince humus'tan
(toprak) geliyor. Humus'ta olmakta incitici hiçbir şey yok. Bu sözcükten türeyen fiil ise tam tersine vurgu yapıyor, ancak bazı durumlarda bu aynı zamanda büyük eylemlerin de zıplama tahtası olabiliyor.