Örneğin, hala cevaplanmamış derin sorulardan biri şudur : antiparçacıklar kütle çekimini normal madde parçacıkları gibi mi hisseder ?
...O yüzden kemerlerinizi takın, rahat bir pozisyon alın ve cehaletimizin derinliklerini keşfetmeye hazır olun çünkü keşfetmenin ilk kuralı neyi bilmediğimizi bilmektir.
Doğru soruları sormak bizi neler olup bittiğine dair daha derin bir kavrayışa götürecektir.
Farklı boyutların varlığını belirlemek için parçacık çarpıştırıcıları nasıl kullanılır? Elinizde, elektron gibi küçük bir parçacık olduğunu düşünün. O parçacık sadece bizim bildiğimiz üç boyutun içinde bulunmakla kalmaz, aynı zamanda diger boyutlar içinde de hareket halinde olabilir. Diğer boyutların döngüsel olduklarını hatırlayın, bu sebeple
parçacık bizim boyutumuzda bir yere gitmemesine rağmen, yine de hareket halinde olur. Bu fazladan hareketin, parçacığı algılamamız açısından nasıl bir etkisi olabilir?
Eğer parçacık farklı boyutlar içinde hareket ediyorsa o zaman bu, parçacığın diğer boyutlar içinde ivmeye, yani fazladan enerjiye sahip olduğu anlamına gelir. Ama parçacık bizim boyutlarımız
içinde hareket etmediği için, bu fazladan enerjiyi fazladan kütle olarak deneyimlememiz gerekir. (Einstein'a göre kütle ve enerji aynı şeylerdir.) Başka bir deyişle, eğer bir parçacık farklı boyutlar içinde hareket halindeyse, o zaman farklı boyutlarda gezinmeyen başka bir parçacığa göre daha ağır olması gerekir.
Parçacık çarpıştırıcılarını, farklı
boyutların varlığını bulmak için işte tam da bu noktada kullanabiliriz. Eğer parçacıkları birbirleriyle çarpıştırır ve tıpatıp elektrona benzeyen (aynı yük ve aynı döngüye sahip vb.), ama farklı ağırlığa sahip bir parçacığa denk gelirsek, o zaman elektronun farklı boyutlar içinde hareket etmekte olduğuna kanaat getirebiliriz.
Evren sırlarla dolu olsa da asla alçakgönüllü değildir.
Aslında kuantum mekaniğine göre parçacıklar, evrene yayılmış kuvvet alanlarındaki süper tuhaf ve küçük dalgalanmalardır.
Bazen kurallar yerine istisnalar da bir şeyler öğretebilir.
Teori kabaca şöyledir: bütün evrene yayılmış bir kuvvet alanı düşünün, bu alan başka hiçbir alanın yapmadığı bir şeyi yapmaktadır; bir şeyleri çekmek veya itmekten ziyade parçacıkların hareket etmesini veya yavaşlamasını zorlaştırmaktadır. Bu alanın etkisi eylemsizlik kütlesine sahip olmanın etkisi ile özdeştir.
Söz konusu alan, bir parçacıkla ne
kadar çok etkileşime girerse parçacığın da o oranda eylemsizliğe veya kütleye sahip olduğu görülmektedir. Hatta bir adım daha ileri gidelim ve parçacığın, bu alanla etkileşerek ortaya çıkardığı eylemsizliğin, parçacığın bizzat kütlesi olduğunu söyleyelim. İşte bu, bir kütleye sahip olmak demektir. Bazı parçacıklar bu alanı çok güçlü bir şekilde
hissederler, bu da hızlanmaları veya yavaşlamaları için daha çok kuvvete ihtiyaç duydukları, yani daha fazla kütleye sahip oldukları anlamına gelir.
Einstein, "Yapışkan madde evrenle kumar oynamaz" dememiştir.