İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

"Serpuş değiştirmek bence mühim mesele değildir. Şapka da, kalpak da müsâvi." Biraz durduktan sonra ilave eder: "Elverir ki kafaları değiştirmeli.. Bunu yapabiliyor muyuz? Mesele burada!"

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

Bir kısmı cebrî bir kısmı gönüllü sebeplerle 1925 yılından itibaren Mısır'a yerleşen ve ölümüne yakın bir zamana kadar yaklaşık 11 yıl burada ikamet eden Mehmed Âkif'in hayat safhasında kuşkusuz Mısır-Kahire ve Helvan (Hilvan) önemli bir yer tutar. Bu gönüllü sayılabilecek sürgünü, dolayısıyla Mısır hayatını irdelemek ve mercek altına almak isteyen herkes

bir isimle karşılaşır:
Abbas Halim Paşa (1865-1935). Zaten gurbetzede şairin çeyrek asra yaklaşan bu MIsır dönemini Abbas Halim Paşa olmadan izah etmek biraz zor gibidir.

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

Akif, sadece vatanından cüdâ olmanın ıstırabını çektiği için "münzevi" değildi. Hiçbir zaman anlaşılamadığı ve vatanına karşı beslediği samimi duygularına rağmen, vicdanlarda yargılandığı, yok sayıldığı ve toplum nezdinde idam edildiği için de “münzevi"ydi. Yaklaşık on bir yıl sonra Mısır'dan Türkiye'ye dönen Âkif, Şişli Sıhhat Yurdu'nda kendisiyle

röportaj yapan Feridun Kandemir'e Hilvan günlerini anlatmıştı. Röportajda fitraten münzevi
olduğunu dile getiren Âkif'in sözlerinde buram buram vatana duyduğu hasret ve Abbas Halim Paşa'dan sonra Hilvan münzeviliğinin nasıl çekilmez bir hal aldığı hissediliyordu.

Kandemir'in
"Özledin mi bizi üstad?" sorusuna kelimelere sığmayan hasretin derinliğiyle

"Özlemek mi oğlum... Özlemek mi?" şeklinde kısa bir cevap veren Akif, bu acının büyüklüğünü bir daha kendi içinde görmek ister gibi gözlerini yumuyor, sonra,
kesik kesik şu ateşli cümleleri sıralıyordu:

"Mısır'dan üç gecede geldim. Bu üç gece, otuz asır kadar uzun sürdü. Orada on bir yıl kaldım. Fakat bir an oldu ki, on bir gün daha kalsaydım,

çıldırırdım."

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

Fuzûlî'nin "Ger belâ-yı aşk ile hoşnûd isen bu kavga nedir?" şeklinde başlayan, Yenişehirli Avnî Bey' in de
Sen bilirdin ey gönül yârin ne hûnî olduğun
Mübtelâ-yı aşkı oldun şimdi bu şekvâ nedir?
şeklinde tahmis ettiği dizeleri okur.

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

"Fikirlerinden ve doğrularından asla taviz vermeden vatan için neyin hayırlı, neyin hayırsız olduğunu uzaktan izlemek ve Türkiye fotoğrafına biraz da uzaktan bakmak için Mısır, ona bir imkân sağlamıştı."

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

“Kalbim pek rakiktir. Her şey­den müteessir olurum. Kendi hüznüm derecesinde başkasının hüznüne de üzü­lürüm. Bu sebeple, ağlayışım gülüşüm­den fazladır.”

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

Mehmed Akif'in ikinci ve uzun soluklu Mısır dönemi ise Mütareke ve Milli Mücadele sonrasıdır. Bilindiği üzere Büyük Millet Meclisi'nin 1 Nisan 1923'te apar topar seçim kararı alması üzerine 1923 yılı Ramazan ayı (Mayıs) başlarında ailesiyle birlikte İstanbul'a dönen 10 Mehmed Âkif'e Anadolu'ya ilk koşanlardan biri olmasına rağmen bir emekli maaşı bile çok

görülmüştü.

Milli Mücadele boyunca Burdur ve Biga mebusu" olarak önemli hizmetlerde bulunmuştu; daha da önemlisi bu mücadelenin ruhunu üstün bir belagatle ifade eden İstiklal Marşı'nın şairiydi. Dostlarının bu duruma kayıtsız kalması elbette düşünülemezdi.

1923 kışını Abbas Paşa'nın davetlisi olarak Kahire'de geçiren Akif, 1924 ilkbaharında

döndü ve yıllardır üzerinde çalıştığı Asım'ın son parçalarını Sebilürreşad'da yayımladıktan sonra yaz aylarında kitaplaştırdı. Beş altı ay kadar İstanbul'da istirahat ettikten sonra Abbas Halim Paşa ile birlikte Mısır'a gitti (Teşrînievvel 1339/ 1923).

O kışı Mısır'da geçirdi. Baharda tekrar avdet etti. Artık her sene kışları Abbas Halim

Paşa'nın misafiri olarak Mısır'da geçirmekteydi. Bazı araştırmacılar, Akif'in Mısır'a bu gidiş- gelişlerini bir karar aşaması olarak yorumlarlar. Nihayet, pasaportunu alarak, arkadaşlarına veda ederek [21 Ekim 1925'de] Misır'a hareket etti. 1341/1925'den sonra da uzun bir müddet Mısır'da kaldı. Mısır Dârü'l-Fünûnu'nda [el-Câmiât'ul- Mısrıyye] kendisine bir ders

verilince de adeta Hilvan'da inzivaya çekildi. Bu imkândan istifade ile bir taraftan dersleriyle,
diğer taraftan da Kur'ân tercümesiyle meşgul olacaktı.

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

"Onun istediği ev, pencerelerinden hilal görünen evdi, o hilal de gökteki değil, vatanının bayrağındaki hilaldi."

İbrahim Öztürkçü
İbrahim Öztürkçü

Her semtini karış karış bildiği İstanbul'dan koparak kendini Nil nehrinin hayat verdiği Mısır'ın bir kasabasına atan Mehmed Âkif'in dostlarına yazdığı ilk mektuplarda bu Hilvan münzeviliğinden memnun olduğu görülür. Burası onun gözünde bir şeyleri unutmak ve unutulmak için ideal bir yerdi. Âkif'in MIsır'a gidişinden yirmi gün önce ziyaretine giden Rûhi Naci

Sağdıç, şairin ağzından şu cümleleri işitmişti: "Uzun bir sükûna muhtacım... Kafamı derüp toparlayabilmek için unutmaya, unu-
tulmaya muhtacım!."
Akif'in bu cümlelerinden vatanında kendisini rahatsız bir şeylerin olduğu açıkça anlaşılıyordu, bu sıkıntıdan
kurtulmak için Âkif'in bulduğu çâre de yine Akifçe'ydi:
Unutmak ve unutulmak!