Acıların, göçlerin, yoklukların içimi kemirdiği bu uçsuz bucaksız koyakta, hangi günahı işledim de sana sevdalandım bilmem.
İnsan Konargoçer olunca bir kalbe yerleşmek istiyor Melek! Anlamadım beni
Hayat, yorulduklarımızın toplamı değil miydi?
Kınama garibi,sevdanın yükü ağırdır. Çekmeyen bilmez.
. “ Gerçek olmayan fazlasıyla hissedildiğinde insana her vakit gerçekmiş gibi gelir.”
Yıllar beni nelere pazarlamadı ki…Üzerine basılmış bir hamamböceği kadar çaresizim. Öksürüğümün şiddeti giderek artıyor. Nefesimin hırıltılaşması günden güne katbekat artıyor. Yıllar beni acılara pazarladı sonunda. Acılar ki en mukaddes takı gibi boynumda asılı durur hep…
Kırmızı topraktaki çatlaklara bakan Ali, bu çatlakları yaraya benzetiyordu.
Toprağın da yarası var, bu kadar acının gömüldüğü toprak çatlamayıp da ne yapsındı, diye düşünüyordu…
Hayat yorulduklarımızın toplamı değil miydi?
Hangi saat doğruyu gösterir bize?
Ömrümüz bu kadar yanlışken.
Benim hikayem karanlık yazılmıştı, zamanı geceydi. Mekanın hiçbir önemi yoktu. Keşke kendi hikayemizi kendimiz yazabilseydik; sadece renklerle doldururdum içini.
Gökyüzümü bir çukura sığdıracaklar. Toprak yine galip.
İnsan düşünmediği zaman bir cesetten Farklı sayılmazdı zaten.
“İnsan bekledikçe daha çok özlüyor, daha çok tutuluyor beklenene.”
Kadın dediğin heybedir. Her şeyi atar içine. Doğum sancısını, yitirme korkusunu, ölüm acısını... Ondandır yorgunluğumuz.