Padişahın Hürreme olan sevgi bağı onu kölelikten çıkartıp özgür yapacak ve onunla evlenecek kadar derindi. Hürrem 1558'de öldüğünde Süleymaniye Camisi'nin avlusuna kendi türbesinin yanına defnedildi. Hürremin birden fazla çocuk doğurması hanedanın politik yapısını değiştirdi. Daha önceki şehzade annelerinin tersine çocuklarının atandığı vilayettelere onlarla
birlikte gitmedi. Gücün merkezi olan İstanbul'da sultana hemen ulaşabilir durumda kaldı. Bu anlamda 16. Yüzyılın sonları ile 17. Yüzyılın en güçlü kadın potresini çizmiş ve bir örnek oluşturmuştur.
1550'ye gelindiğinde Süleyman yaşlı ve hastaydı. Babalarının bu hastalıklı durumunda oğullarının taht için entrika çevirmeye başlamaları kaçınılmazdı. Süleyman'ın da onların niyetlerinden şüphelendiği bir gerçekti. Kuşkularının ilk kurbanı en büyük şehzade Mustafa oldu. 1553'te Süleyman İran seferini komuta etti. Ereğli'de Mustafa'yı otağına davet etti ve
gözünün önünde boynunu vurdurdu. Yeniçeriler ve ordunun diğer kesimlerinde Mustafa'nın seviliyor olması muhtemel bir darbe girişiminin başarılı olacağı anlamına geliyordu. Bayezıt'ı tahtından çekilmeye zorlayanlar ve Selim'i iktidara getirenler Yeniçerilerdi.
Çoğalma ve annenin bakımı Süleyman'ın saltanatına kadar bu şekildeydi.bu padişah bu geleneğe görünürde siyasi nedenlerden dolayı değil ama aşkı nedeniyle Son verdi. 1521'de padişahın adı Mustafa olan tek bir erkek evladı vardı ve annesi de Mahidevran isimli bir cariyeydi. Aynı yıl içinde Hürrem isimli cariyeden Mehmet adı verilen ikinci bir oğlu oldu. Bu noktadan sonra
hanedan geleneği gereğince padişahın artık onunla cinse münasebette bulunmaması gerekirdi. Ancak 1522 ile 1531 yılları arasında Hürrem padişahın halefi olan Selim de dahil olmak üzere 6 çocuk doğurdu.
Bütün tarih boyunca Osmanlı Hanedanı cariyeler aracılığıyla çoğalmıştır. Ancak 14. ve 16.yüzyıl başları arasında her bir cariyenin doğurganlık dönemini ilk erkek çocukla sınırlamak adet haline geldi. Sultana bir erkek mirasçı doğurduktan sonra o cariye hiçbir zaman tekrar sultanın yatağına girmemiştir. Doğduğu andan itibaren bir padişah veya şehzadenin her bir
oğlu taht için uygun adaydı ve bundan dolayı kardeşler birer rakiptiler. Bu nedenle şehzadeler bir arada büyütülmezdi. Bunun yerine her anne kendi oğlunu ayrı olarak büyütür ve 10,11 veya 12 yaşlarına geldiğinde sultan onları valiyetlerin birine vali olarak atar ve annesi de onunla birlikte giderdi.
Taht kadınlara miras olarak kalmadığı için Osmanlı padişahı veya şehzadenin ilk görevi erkek mirasçılar üretmekti. Bunu yasal olarak karısı veya cariyrlerinin birisi aracılığıyla yapabilirdi. 1450'den önce padişahlar genellikle evlenirlerdi ama daha sonraları kölelerden çocuk sahibi olmak adet haline geldi.
"Türk akıncılarının geçtiği yerde horoz bir daha ötmez."
Osmanlı'nın kendi toprakları da bölündü. Bayezıt'ın büyük oğlu Süleyman Avrupa'da, en küçük oğlu Mehmet Amasya'da egemenliğini sürdürüyordu. Üçüncü oğlu isa, Batı Anadolu'da kendi egemenliğini kurmaya çalıştı. Diğer bir oğlu Musa, Mehmet'in vesayeti altına girdi. Başka bir oğlu Mustafa ise kayboldu. Muhtemelen savaş tutsağı olarak Semerkat'a götürüldü.
Bayezıt'ın halefinin kim olacağı konusunda bir anlaşma yapılmadı. Bu durumda iç savaş kaçınılmaz oldu.
Yeni padişahın (III.Mehmed) tahta çıkmadan önce ilk işi, en büyüğü 16 yaşında olan 19 kardeşini idam ettirmek oldu. Dönemin tarihçisi Peçevî bu olaya şöyle değinir: "O akşam on dokuz masum şehzade analarının dizlerinden koparılarak Allah'ın rahmetine teslim edilmişlerdir."