Anıl Çelik
Anıl Çelik

İnsan şunu da bilir ki kendisine düşünmemeyi telkin eden his şeytani vesveseden başka bir şey değildir; çünkü böyle bir davranış ancak şeytanın işi olabilir, amacı da kişiyi aklının ürününü toplamaktan alıkoymak, fırsatları değerlendirmesine ve arzusuna ulaşmasına vesile olan bu ilahi emaneti kullanmak konusunda onu korkutmaktır.

Anıl Çelik
Anıl Çelik

Akıllar yemek ve içmek için düzenlenip yaratılmış değildir. Çünkü yeme içme konusunda akılsız canlılar akıllı olanlardan çok daha güçlüdür; bir de yemekten içmekten el çekmiş zümrenin –ki onlar meleklerdir- gönüllerdeki yüksek mevki düşünülmelidir. Demek ki akıllar ibret almak ve tefekkür etmek için yaratılmıştır, zira burada övgü ve değer vesileleri

vardır. Gerçek bu olunca ibret yönteminin isabetli olması ve tefekküre hakkının verilebilmesi için zararlı ve faydalı cevherlerin yaratılması hikmet açısından gerekli hale gelmiştir.

Anıl Çelik
Anıl Çelik

Gerek Allah’ı gerek O’nun emrini bilmek ancak istidlalle idrak edilebilecek kesbi-iradi bir olgudur. Allah kendi kulunun yapısına akıl yürütmesi için esas alacağı aynı zamanda varlığının bel kemiğini oluşturan muhtelif fizyolojik ve psikolojik haller tevdi etmiştir. Bir de hayatın zaruretleri insanı istidlale yöneltip tefekküre sevk eder, mesela müşahede ettiği için

çeşitli halleri, kendi organları, yarar ve zararları gibi. Öyle ki bunları bilmemesi mahvolmasını, bilmesi de dirlik ve düzenini sonuçlandırır. Bunlar sayesinde dirlik ve düzen elde etmesiyle de şunu bilmiş olur ki hem kendini hem de mevcudiyetine sebep teşkil eden varlığı bilmesine onu mecbur eden söz konusu halleri bizzat kendisi yaratıp yönetmiş değildir.’’

Anıl Çelik
Anıl Çelik

1-  Büyük günah: Bir Müslüman işlediği büyük günahı sebebiyle imandan çıkmaz ve küfre de girmez. O,bu dünyada hakiki mümindir. Yalnız işlediği günahı dolayısıyla fasık, yani ahlaksız mümindir. İşlediği günah dolayısıyla Allah’ın cezalandırma tehdidinin muhatabıdır. Böyle birinin ahretteki durumu Allah’ın dilemesine kalmıştır. Allah isterse onun

günahını bağışlar, isterse cezalandırır. İnsan, ne günahından dolayı ümitsizliğe kapılıp korku içerisinde, ne de affedileceği ümidiyle ümit içerisinde yaşamalıdır. İnsan korku ve ümit arasında bir tavır takınmalıdır.

2- Amel-iman münasebeti: Ameller, imanın bir parçası olmayıp imanın dışında birer farzdır.

3- İmanda

istisna: Şartlı ve şüpheli iman olmaz. Bir mümin imanını ve mümin olduğunu açıkça şek ve şüpheye mahal vermeden ifade etmelidir. Yani “ben gerçekten müminim “ demesi gerekir.

4- İman tasdiktir: İmanın gerçekleşmesi, kalbin tasdikiyle olur. Kişi, Allah’ın birliğini, Hz Muhammed’in resul olduğunu gönülden benimsemesiyle mümin ve Müslim sıfatını

kazanır.

5- İmanda artma ve eksilme: Ameller imanın bir parçası olmadığı için, amelleri işlemekle iman artmaz, onları terk etmekle veya günah işlemekle de azalmaz. Yalnız günahkâr olur ve cezasını çeker. Ancak, hafife alarak veya inkâr ederek bu günahları işlerse imanını kaybeder.

6- İmanda eşitlik: Bütün Müslümanlar ve inananlar,

imanlarında eşittirler. Birinin imanı diğerinden daha üstün veya daha az değildir. Farklılık sadece amellerde söz konusudur.

7- İman-İslam İlişkisi: İman vasfını kazanan bir kimse aynı zamanda İslam vasfını da kazanmıştır. Yani bütün Müslümanlar mümin,bütün müminlerde Müslüman dır.

8- Va’d ve vaid: Allah bazı ayetlerde iyilik

yapanları mükâfatlandıracağını vaat etmiş, bazılarında ise kötülük yapanları, zulmedenleri ve günah işleyenleri cezalandıracağını veya ebedi cehennemlik olduklarından bahsetmiştir. Eğer Allah, bir iyiliğe karşılık mükâfat vereceğini söylemişse, bu sözünden asla dönmez ve bu mükâfatı verir. Ama ebedi cehennemine koymakla tehdit etmişse, Allah bu tehdidinden

rahmeti ve acıması dolayısıyla vazgeçerek kulunu affedebilir.

Anıl Çelik
Anıl Çelik

İnsan şunu da bilir ki kendisine düşünmemeyi telkin eden his şeytani vesveseden başka bir şey değildir; çünkü böyle bir davranış ancak şeytanın işi olabilir, amacı da kişiyi aklının ürününü toplamaktan alıkoymak, fırsatları değerlendirmesine ve arzusuna ulaşmasına vesile olan bu ilahi emaneti kullanmak konusunda onu korkutmaktır