Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın!

Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm bu solgun yürek için.
Sevinçlerle sevinçleri bağlamayan zaman bir, bir boz köprü ve onun dayanılmaz gölgesi.

Yitiyor işte gözardı

edilen bedenim,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Dost, ana baba ve hiçbir umudu düşünmeden Doğramalıyım bu tiksinç vücudu beynimle!

Bilir miydim yaklaşan karanlığı daha önceleri, Son verilebilir yaşamın benimki olduğunu?
Şendim, şendim ben,
Kahkaham insanları ürkütürdü!

Zamanı azaldı artık, zorlanmış bedenimin,

Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...
Aşk, bağ ve hiçbir utkuyu düşünmeden,
Kalıvermeliyim öylece kaskatı!

Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi...

Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

Pek az zamanı kaldı bu zora koşulmuş bedenimin,
Olduğum gibi ölmeliyim, olduğum gibi ...
Tüy, kan ve hiçbir salgıyı düşünmeden, Kesmeliyim soluğunu doğmuş olmanın !

Nasıl da biçilmiş kaftan ölüm, bu solgun yürek için...

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Tek gerçek yiğitlik, zora yok demek. Zora yok, demek, insana güvenmektir. Düşmanı dost ederek yok etmek. Küçültmek değil, küçültmekten kurtarmak.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Haksızlığa boyun eğen, zora yok demiş olmaz. Cinayete ses çıkarmayan, caninin suç ortağıdır.

Abdullah Erol
Abdullah Erol

İkna, korku, zor, şiddet gibi yöntemler üzerinden modern devletlerin topluma yönelik değişim, dönüşüm mühendislikleri; etkililik ve görünürlülük açısından pikseli yoğun (faşist ve komünist sistemlerde) ya da seyrek (liberal sistemlerde) olabilmektedir.

Gramsci ve Althusser toplumların değişimini güçlü bir sistemin, örneğin kapitalizmin, çeşitli

aygıtlar üzerinden rıza üretme yoluyla gerçekleştirebileceğine inanıyordu. Gramsci, politik toplumun Zor, sivil toplumun ise rıza üzerinden sistemin meşruiyetini sağladığını ve kilisenin bir sivil toplum olarak devlet ile toplum arasında rızaya dayalı meşruiyet geliştirdiğini ileri sürer. Böylece sivil toplumun hegemonik bir alan geliştirdiğine inanan Gramsci hegemonya

kavramına iktidarın zora dayalı tahakkümü yanında, rızaya dayalı olarak da egemenliği elde etmesi anlamını veriyordu. Keza Gramsci hegemonya ile rızanın tahakkümü meşrulaştırdığını kabul etmekteydi. “ Gramsci için hegemonya kavramı anahtar bir kavramdı ve Marxist devrim için sınıfsal egemenliği sağlamak için de kullanılması gereken bir yoldu. Althusser de

ideolojinin kişilere egemen olan kültleri benimseterek sistemle uyumlu hale gelmesini sağladığına dikkat çeker. Bunu yaparken devlet bazı ideolojik aygıtlar kullanarak toplumda rıza üretir.“ Arendt, rızanın ikna, şiddet gibi yöntemler üzerinden gerçekleştiğine dikkat çeker. Şiddet daha çok kaba kuvveti, zoru içerirken ikna görünürde rızaya dayanmaktadır.

Mustafa Karaosmanoğlu
Mustafa Karaosmanoğlu

söze gir sözü kanat
sözdeki damarı yırt
o kadar gücün yoksa
kendinden bir harf eksilt
çiz karala kendini
sözde biraz durala
içini duvara dök
ve karanlık içre yürü
yürüt bir karanlığı
umudun içine at
zulme kapı komşu ol
kapıyı zora dayat
...

Şeyh Mehmet Kulaksız
Şeyh Mehmet Kulaksız

Aqil û dil rahîştî hev,dil zora aqil birî

Onur Gürlek
Onur Gürlek

Hayatta illa ki bir arkadaşın olmalıydı, arkanda taş gibi dimdik duran, zora düştüğünde seni koruyan... Öyle bir arkadaşın olmalıydı ki kardeşten ayırt etmeksizin, aynı genleri taşımasanız da aynı duygular yaşamalıydınız o kişiyle.İki vücut içinde bir kalp...Bir vücudun uzuvları gibi olmalıydı arkadaş;biri ağrıdığında hepsinin acı çekmesi gibi...

Aram Gernas
Aram Gernas

Rizgo : Ka ji me ra bêje, gelo çi deng û behsên dinyayê hene?

Derwêş : Ez ê çi bêjim birakê Rizgo... Ez û deng û behsên dinyayê çi tevi hev in.. Lê tiştê ku ez dibinim, xweşi û bedewiyên dinyayê yek bi yek winda dibin. Ne qedir maye ne qimet, ne insaneti ne din û diyanet. Ketiye bin dest û pîyan hezkirin û rûmet. Ez ê çi bêjim...

Çend roj

berê li gundeki Mêrdinê bûm,
Bi van herdû çavan şahidê bûyerekî bûm. Kuştin, talan, dîn û iman bûbûn pênc pere. Ji bo tişteki netişt xal û xwarzî bi hev ketibûn.

Heci Temoyek hebû, keça xwe dabû kalekî pîr,
Di dev da nemabû diran, ketibû ji hiş û bîr.
Keçik pazdeh salî bû, bavê guh neda gazinên wê
Bi zora mal û pera, bazar

û qelen dan kelxê pîr.

Pîra Dirê :
Mala Hecî Temo li ber miratê keve,
Kezeba wî qul bibe, xêrê ji xwe nebîne.
Gelo qet tirsa Xwedê tunebû di dil da?
Ma keça wî pez e, wê difroşe bi zora qelen e?