Hiç ne yüceltildim ne de horlandım; ben kimseden aşağıda değilim.
Ancak benden yukarıda olanlar beni yüceltebilir veya horlayabilir.
Hiç ne nefret edildim ne de kıskanıldım; ben hiç kimseden yukarıda değilim.
Ancak benden aşağıda kalmış olanlar beni kıskanır veya nefret edebilir.
...Laik ; yukarıda açıklandığı üzere vatandaşların dinsel inanç, itikat, ibadet gibi manevi yapılarıyla bir ilişkisi yoktur. Bireyin dinsel duygusal duygularına tam anlamıyla saygılıdır. Türkiye'de laik sistem, samimi dindar insanlarımızın sığındığı sakin bir liman olmuştur.
Korkumu unutmak için parıl parıl parlayan yıldızlara bakıyor, belki bir tanesinin kaydığını görürüm umuduyla başım yukarıda önüme bakmadan yürüyordum.
Koca koca hukuk kitaplarına baktı, sayfalarını parmaklarından akıttı. Okuduğu bölümün derslerinden dolayı konu başlıklarına aşinaydı. Yukarıda parlak ciltli bir kitap dikkatini çekti. Adı, Kadın Cinayetleri idi. Kapak tasarımı bir acayip göründü gözüne. Kitabın adıyla uyumlu değildi. Kan, cinayet falan yoktu; mutlu bir kadın ve erkek resmi bir kalp şeklinin içine
konulmuştu. Kalbin dış kısmı oldukça parlak, göz alıcı ve alacalı renkteydi. En altta bir çizgi çizilmiş, çizgi altında şu not yazılıydı: “Devletin ve Toplumun Yeteri Kadar İlgisini Çekemeyen Bu Konunun Kitabı İlgi Çeksin İstedik, Böyle Parlak Boyadık.”
Başka bir ifadeyle ülfet, toplumsal huzur ve mutluluğun temel şartlarından biri olarak kabul edilmektedir. Yukarıda ele alındığı üzere, insanın tabii olarak iyiye ve kötüye meyli olduğu göz önüne alındığında eğer insanlar arasında sevgi ve ülfet bağı kuvvetlendirilmezse, toplumda onların yerini düşmanlık, haset ve kıskançlık gibi reziletler alacaktır.125
Ülfetin Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden biri olduğunu söyleyen Gazzâlî, ülfeti iyi/güzel ahlâkın; ülfetin zıddı olan ayrışmayı da kötü ahlâkın ürünü görmektedir. Bu anlamda Gazzâlî, insanları Allah için sevmenin ibadetlerin en güzeli olduğunu ifade etmekte, ancak Allah için insanları sevmenin de bazı şartları olduğunu ve bu
şartlara dikkat edildiği takdirde insanların birlik (ülfet) oluşturup, birbirleri ile kardeş olabileceğini söylemektedir.126 Çünkü İbn Miskeveyh’in dediği gibi, insanın tabiatında diğer insanlara karşı bir yakınlaşma duygusu vardır. İnsanlar arasında kin ve düşmanlığın olmasını engellemek için tabii olarak bulunan yakınlaşma duygusunun titizlikle korunması ve
kullanılması gerekmektedir.
İbn Miskeveyh’e göre insandaki bu tabiî duygunun iyi yönde kullanılması için din ve bütün âdetler insanların bir araya toplanabileceği meclisleri tavsiye etmiş ve böylece insanda güç hâlinde bulunan duygunun fiil hâline geçmesi hedeflenmiştir. Nitekim beş vakit namazın camide kılınmasmın tavsiye edilerek, toplu hâlde kılınan
namazın ferdî kılınandan daha üstün olduğunun bildirilmesi, insanlar arasındaki sevgi ve ülfetin yaygınlaştırılması amacına yöneliktir.
Zikredilen amaca yönelik bu tavsiyenin en büyük delili de Allah’in şehirlerde haftanın belli bir gününde toplanılmasını zorunlu kılmasıdır. Evlerde oturan nasıl ki her gün toplanabiliyorsa, mahallede, köy ve
kasabalarda, şehirde oturanlar da haftanın bir günü toplanabilir. Hatta Allah bütün Müslümanların ömürlerinde bir kez Mekke’de toplanmalarını emretmistir.
Gazzalinin açıklamalarından hareketle, Allah sevgisinin insanlar arasında sevgi ve ülfet duygularının yaygınlaşıp, insanların gönül bağlarının kuvvetlenmesine büyük katkısının olduğunu söyleyebiliriz. Zira Allah sevgisi, var olan her şeyi ve insanları sevmeyi de kapsamaktadır. Böylece insanda fıtrî olarak bulunan sevgi, ben merkezli olmaktan çıkıp, toplumsal bir
boyut kazanabilecektir. Zira yukarıda belirtildiği üzere, ancak ahlâkî yetkinliği kazanmış insanlar iyilik ve güzellik gibi üst değerleri severler.150
Dolayısıyla ahlâkî yetkinliği kazanmış insanların çoğunlukla olduğu bir toplumda da sevgi ve iyilik yaygın bir şekilde mevcut olur ve bunun neticesinde bir sevgi ahlâkı oluşturmak mümkün olur. Çünkü sevgi
ahlâkının mümkün olduğu toplumdaki insanların en önemli özelliği, diğerkâmlık niteliğine sahip olmalarıdır. Ben merkezcilik, sevgi ahlâkında hoş görülmeyen bir özelliktir.151
Ve biliniz ki sizinle mutlu oldum. Bu, belki yurtseverliğe yakışmıyordu, belki günahtı; ancak korkmuyordum, yukarıda beni suçlayacak bir şey yoktu. Olsaydı, ihtiyacımı karşılamama yardım ederdi değil mi? Tanrı yalnız cezalandırmak için mi var? Olmamalı herhalde.