ABDURRAHMAN AHMED
ABDURRAHMAN AHMED

Fizik illmine dair KİTAB EL MİZAN EL HİKME isimli kitabı vardır. O kitap takriben 1122 yılı sıralarında yazılmıştır. El Huzini o kitapta fizik'in tarihini yazdı, manivelanın kanunlarını formüle etti, birçok sıvı ve katı cismin özgül ağırlıklarının cetvellerini tanzim etti, yer çekiminin her cismi arzın merkezine doğru çeken bir güç olduğuna dair bir nazariye

ortaya koydu.

Thor Hanson
Thor Hanson

Arıları bal üreten, kovanlarda yaşayan, ara sıra da iğneleriyle bizi sokan canlılar olarak görürüz çoğunlukla. Oysa bundan çok daha fazlasıdırlar. Yediğimiz meyve, sebze ve tahılların birçoğu onların taşıdığı polenler sayesinde yetişir örneğin; birçok bitki onların sayesinde ürer. Peki her üç lokmamızdan birini borçlu olduğumuz bu çalışkan dostlarımız

hakkında ne biliyoruz?

Arıları incelemeye başladıktan sonra tam bir arı sevdalısına dönüşen doğabilimci Thor Hanson, bu kitapta bizi zengin ve büyüleyici bir mikrokozmosa davet ediyor. Balarıları, eşekarıları ve yabanarılarından başka arı tanımıyorsanız şaşırmaya hazır olun, çünkü birbirinden ilginç özellikleri ve yaşam tarzlarıyla çeşit çeşit

arı tanıyacaksınız: kazıcılar, madenciler, duvarcılar, yaprak kesenler, üçkâğıtçı guguk arıları ve daha niceleri. Bu esnada arılarla ilgili birçok sorunun yanıtını öğreneceksiniz: Arılar nasıl ortaya çıkıp farklılaştı? Çiçeklerle birlikte nasıl evrim geçirdiler? İnsanın evriminde nasıl bir rol oynadılar? Günümüzde arı nüfusunu tehdit eden etkenler neler?

Arıların azalması insanlar ve dünya ekosistemi için ne anlama geliyor? Arısız bir dünya neye benzer? Onları korumak için ne yapabiliriz?

“Bugün geldiğimiz noktada arıların yardımımıza ihtiyaç duyduğuna şüphe yok,” diyor Hanson. “Ama en az onun kadar merakımıza da ihtiyaçları var. Varlığımızda hayati bir rol üstlenen bu canlıların tarihini ve

biyolojik yapısını incelemek insanı kolayca bir arı meraklısına çevirebilir, ki elinizdeki kitabın amacı da bu aslına bakılırsa.”

Muzaffer Fincancı
Muzaffer Fincancı

“Her yaratık hayatta kalıp nesillerini sürdürebilmek için bir sürü numara geliştirmişti. Ama asla o muhteşem armoniyi bozmayan, hatta destekleyen numaralar. Biri hariç. İnsan denen yaratığın çevirdiği dümenler şiddeti giderek artan bir kakofoniye yol açmıştı. Bu tuhaf türün geliştirdiği kavramlar da en az kendisi kadar tuhaftı. Bakudala,

başlangıçta, Persepolis gibi muhteşem bir uygarlığı ve daha nicelerini yakıp yıkan İskender isimli şahsa neden “Büyük” dendiğini anlamakta epey zorlandı. İnsanlık tarihini biraz daha yakından inceleyince,”Büyüklük” ile “Kan Dökücülük” arasındaki bağlantının farkına vardı.”

Hasan Cemil Çambel
Hasan Cemil Çambel

Her milletin, büyüklüğe ve dünya değerine götüren kendi yolları vardır. Atatürk, Türk milletine, kendi yollarını bulması için kendi tarihini ve kendi dilini, iki aldatmayan ayna gibi tuttu, aynı zamanda ona, Batı'nın pencerelerini açtı ve ona kahraman varlığından kutsal bir emanet bıraktı:
"Kendini bul ve onları gör ve istikbal yollarını ona göre çiz ve

yürü!"

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

Türkiye’de bilim tarihi araştırmalarına Salih Zeki tarafından kazandırılan tarih perspektifi ile metin incelemesi, Aydın Sayılı (1913-1993) tarafından zenginleştirmiştir. Ancak kanaatimizce Sayılı’nın, Salih Zeki’nin çizgisini zenginleştirme yanında, Türkiye’deki bilim tarihi çalışmalarına getirdiği en önemli iki yenilik medeniyet perspektifi ile tenkitli metin

neşridir. Sayılı’nın, bilim tarihini akademik bir disiplin olarak kuran Sarton’ın yanında yetişmesi, tek başına, bu zenginleştirme ve katkıyı izah etmek için yeterli değildir.
Kanımızca bu sorunun izahı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarih teziyle yakından alakalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de yönlendirmesiyle Mehmed Fuat Köprülü’nün

teorik zeminini kurduğu, kendisinden sonra da pek çok ismin takip ettiği bu tarih tezi; Sayılı’yı, Türk bilim tarihini medeniyet perspektifinden incelemeye yöneltmiştir.

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

Türkiye’de felsefe tarihini bir felsefe problemi olarak ele alan felsefeciler arasında görüşlerine yer verilmesi gereken son isim Arda Denkel’dir. 1994’te kaleme aldığı “Felsefe Tarihi” başlıklı yazısında felsefe tarihinin ne olduğu kadar ne olmadığı üzerinde de duran Denkel, felsefe tarihinin özellikle ilkçağ felsefesi bağlamında filoloji ve düşünce/ideler

tarihi ile sık sık karıştırıldığını belirtmektedir. Filozofların kullandığı kavramların doğru anlamlarını tespit etmek için filolojik çalışmalar bir ön koşul olarak değerlendirilebilirse de Denkel’e göre felsefe metinleri üzerine yapılacak filolojik çalışmaları felsefe ile özdeşleştirmek hatalıdır, çünkü filoloji bu bağlamda bir araçtan ibarettir.

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

Türkiye’deki felsefi antropoloji çalışmaları ise Takiyettin Mengüşoğlu tarafından yukarıda genel hatlarını çizdiğimiz gelenekten hareketle temellendirilmiştir. Mengüşoğlu felsefi antropoloji çalışmalarıyla hem ontolojik temelli bir insan görüşünü işlemek hem de şimdi Türk toplumunda yaşayan ve tarihini bildiğimiz, ‘geçmişte’ yaşamış olan insanın varlık

yapısını ve niteliklerini araştırıp ortaya çıkarmak ister. Bunu şöyle ifade eder; “Ben felsefi antropoloji çalışmalarıyla, insanın hiçbir toplumda eksik olmayan -düzeyi ne olursa olsun- bazı başarılarını buldum ve bu başarıların aynı zamanda onun ‘varlık koşulu’ olduğunu göstermeye çalıştım.”10 Mengüşoğlu, felsefi antropoloji çalışmalarına Darwin ve

biyologlarla baş- layan ve sonrasında Descartes, Hume, Hegel, Marx, Schopenhauer ve Nietzsche ile hesaplaşmalarla şekillenen derslerle devam eder. O, felsefi antropoloji çalışmalarını bu yönde sürdürürken ayrıca Kant, Scheler, Hartmann ve özellikle Uexküll ve K. Lorenz’i temel alır.

E. Burak Atmaca
E. Burak Atmaca

Kendi kültürünü, kendi benliğini idrak etmeyen, kendi tarihini takdir etmeyen bir milletin istikbali yoktur.

Norman Cohn
Norman Cohn

"Binyılın Peşinde" hiçbir zaman ortaçağda dini muhalefet ile "heresi"nin (zındıklık) genel tarihini vermek gibi bir amaç gütmediğinden, bu alanda yapılan son çalışmaların çoğu kitabın savına temas etmiyor.

Dipnot:
"Heresi", Hıristiyan kilisesinin ortodoks/sahih doktrininin karşısında duran düşünce veya doktrin.
"Heretik", ortodoks olmayan bir

görüşü benimseyen kişi olarak tanımlanır.