Doğu, kimi zaman Orta Çağ’da olduğu gibi korku duyulan, sapkın, vahşi ve barbar bir öteki, bazen meraklı Batılı gözlerin seyirlik egzotik beldesi, kimi zaman da aydınlanmış dimağların despotik yönetim biçimlerini eleştirdiği köleleştirilmiş bir toplum olarak sunulmuştur.
.. hayatımıza kaldığımız yerden devam edebiliyoruz. Başkasının acısını bizim için seyirlik kılan şey ne sahi?
Acılar, kayıplar savaşlar, şiddet ve vahşet seyirlik bir “şey” olduğunda, merhametimiz azalırken toleransımız da artıyor.
Erkekler kadınları, seyrederler. Kadınlarsa seyredilișlerini seyrederler. Bu durum, yalnız erkeklerle kadınlar arasındaki ilişkileri değil, kadınların kendileriyle ilişkilerini de belirler. Kadının içindeki gözlemci erkek, gözlenense kadındır. Böylece kadın kendisini bir nesneye -özellikle görsel bir nesneye- seyirlik bir şeye dönüştürmüş olur.
..."Ali'yi yani canımızı es geçip Voltran'a seyirten seyirlik babalar
Sağlıksız bakıyor oy pusulalarına
Kadınlara
Yollara"
...
Aziz Mahmut Öncel/Şiddetli Günler
Pasaportsuz Türk-Syf14
Tekinsiz bakışın kadını seyirlik hale dönüştürmesiyle oluşan temsiliyet sorunu cinsiyet farkı dramından kaynaklanan yetersiz ve eksik kimlik problemini doğurur. Gerek bütünsel sanat biçeminin gerekse normal erişkin, ruhsal ve cinsel yaşamın ön koşulu olan kimlikler, sistem içinde bir tehdit unsuru haline gelir. Bu sebeple kadın o gizemlileştirilme ve fetişleştirilme
halinin ardında tehlikeli, mükemmel ya da müstehcen bir güce sahip olur.
Bugün hayatımız adeta içerisinde boğulmamak için çaba harcadığımız garip bir “eğlence denizi” haline gelmiş durumda! “Garip”, çünkü aslında eğlenenler bir azınlık. Geri kalan büyük çoğunluk ise eğlenenlere onları izleyerek katılmakta. Bu büyük çoğunluk için eğlence, seyirlik. Televolelerle, paparazzilerle, benzeri magazin programlarıyla ve en çok da
“realite-şov”larla gelinen noktada eğlence denilen insani etkinlik artık “top ve pop”un seyrine indirgenmiş durumda.
Bu seyirlik eğlence, daha doğrusu “eğlence seyri”, giderek kültürel (ve ideolojik) bir mahiyet kazanıyor. Yani, artık her türlü kamusal söylem, eğlence biçimine bürünerek karşımıza çıkmakta. Özellikle televizyon tüm diğer işlevlerini terk
etmiş ve bir kez insanların eğlence iştahını kabarttıktan sonra artık sunduğu her şeyi eğlenceli kılmaya zorlanıyor. Etki öylesine güçlü ki, televizyonlarda izlediğimiz haberler dahi magazinel hale gelmiş ve “şov”un parçası olmuş durumda.
Sokak aynalarını çok seviyorum. Yolun kenarında beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıyorlar. Yolunuz bildik yoldur, sakindir - sıradan şehir yoludur, size bir mucize, bir seyirlik sunmaz.Hiçbir şey beklemeden yürürsünüz, başınızı kaldırırsınız ve birden, bir anda, her şey aydınlığa kavuşur: Dünyada, dünyanın kurallarında hiç görülmemiş değişimler
yaşanmıştır.
Optik, geometri yıkılmıştır, yürüyüşünüzün, hareketlerinizin, nereye gidiyorsanız oraya gitme isteğinizin doğallığı yıkılmıştır. Ensenizle gördüğünüzü düşünmeye başlarsınız - hatta şaşkın bir halde gelip geçenlere gülümsersiniz, bu üstünlüğünüzden dolayı mahcup olmuşsunuzdur.
“Ah..." diye sessiz sessiz iç
çekersiniz.
Az önce gözünüzden gizlenmiş olan tramvay, tekrar önünüze gelir, turtayı kesen bir bıçak gibi bulvarın kenarını keser. Birinin kolunda asılı olan, mavi bir kurdeleden sarkan saman şapka (o kadını az önce görmüştünüz, dikkatinizi çekmişti, ama bakmaya fırsat bulamamıştınız), size doğru gelir, gözlerinizin önünden geçer.
Uzaklar
önünüzde açılır. Her şey inandırıcıdır; bu ev, duvar, ama bize bir üstünlük verilmiş. Bu ev değil! Siz bir sırrı ortaya çıkardınız: Burada duvar yok, gizemli bir dünya var, sizin az önce gördüğünüz her şey yineleniyor burada - ve üstelik öylesine üçboyutlu ve renkli bir şekilde yineleniyor ki, böylesi ancak dürbünün ters tarafınndan bakınca olur.