Ruhlarımız için en lüzumlu,en kıymetli olan şeyleri birbirimizde bulduktan sonra diğer teferruatı görmezden gelmek,daha doğrusu büyük bir hakikat için küçük hakikatleri feda etmek,daha insanca ve daha insaflı olmaz mıydı?
“Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum.
Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.”
Biz birbirimize en küçük bir sitem bile yapmadan ihtiyar olacağız.
Kalabalık beni sahiden sıktı.
Ben ikide bir de böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil... İnsanlardan
nefret etmeyi düşünmedim bile...
Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket en hafif bir ses bile
istemiyorum.
Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum.
Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini...
Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurulduğunu bilerek yaşamak...Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak... Dünyada bundan daha ferah verici
bir şey olabilir miydi?
Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu amansız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve kör gibi, önlerine ilk çıkanla evleniverirler.
Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.
Fakat ikisi de küçük derenin kenarındaki söğüdü ve orada geçirdikleri güzel ilkbaharı ve yazı unutmadılar.