Didem Madak
Didem Madak

Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.

Günay Güner
Günay Güner

(...)Yalnızdı. Karla kaplı sonsuz ovalarca yalnız. Çok ötelerden çan sesleri duyulan kızaklarca yalnız.(...)

( Sonya Ana )

Sabri Sümer
Sabri Sümer

4-12 cm büyüklüğünde, önceleri yarım küre şeklindedir, tedricen tümsek fakat şemsiye gibi olur, daha sonra yayvanlaşır ve çukurlaşır, hafifçe huniye benzer. Yapışkan veya kuru olabilir. Kokusu aromatik, tadı hafif keskin ve hoştur. Genç mantar nümuneleri aranmalıdır, yaşlı olanlar böcekler tarafından istila edilmiş halde olur. Çabucak pişirilmelidir.Zehirli olan

Lactarius torminosus ile karıştırılmamalıdır. Ağustostan Kasıma kadar esas olarak iğne yapraklı ağaç ormanlarının bilhassa çamın altında, çayırlıklarda ve yosunluklarla kaplı yerlerde, orman içindeki açıklıklarda dökülmüş iğne yapraklar arasında, hatta altında, ağaçlandırma sahalarında görülür.

Afif Erzen
Afif Erzen

M.Ö. 8. asırda Hakkari-Van bölgesinde yapılan Asur İstilalarına ait çivi yazılı kaynaklarda, sazlık kadar sık ormanların kestirildiğinden bahsediliyor. M.Ö. 5. yüzyılın sonunda bu bölgeden geçen Ksenofon Muş, Bitlis civarının hakiki ormanlarla kaplı olduğunu bildiriyor. Ortaçağ'da Ağrı bölgesini tasvir eden Arap coğrafyacıları burasının gür ormanlarından

bahsetmektedirler.

Kathy Gemmell
Kathy Gemmell

Uzaydan çekilmiş fotoğraflarda gezegenimiz yer yer bulutlarla kaplı mavi-yeşil renkte durgun bir yuvarlak gibi görünüyor.

Durgun mu?
Siz bunları okurken dünya üzerinde yaklaşık 2000 şimşekli ve gök gürültülü fırtına meydana geliyor;
belki de, en olağanüstü hava olaylarından biri olan bir kasırga patlak veriyor...

Celal Beydili
Celal Beydili

Türk mitolojisi: GULYABANİ: Bazı Türk halklannın geleneksel demonolojik görüşlerine göre, her zaman kadın kılığında olduğuna inanılan mitolojik bir varlık. Azerbaycan Türklerinin İnançlannda zaman zaman kötü
• Su Ruhu Ardov'la da kanştınlır. "Guleybanı" ve
Aleybanf şeklinde de rastlanır. Adı hurafelerim le ilgili olan "Gulyabani", korkunç bir varlık

olup, karanlık zamanlannda çölde ve mezarlıklarda koşan birinin gözüne canlı gibi görünür.
Vücudu tüyle kaplı, kocaman ve pis kokulu bu
acayip varlığın ayaklan tersinedir. Gündüzleri
mezara girer. Geceleri ise hornayıp akar. At
binmeyi ve at kuyruğu örmeyi ve çocuklan çok sever. Bir oyundan çıkarak, onlan güldürmeye çalışır. O, aynı
anda

çöllerin ve harabelerin iyesiydi. O. yolculan yollanndan döndürüp mahvederdi.
Etnik-kültürel gelenekte ise bazen onun "Al Ruhu". "Al Anası"
ve "Al kadını" olduğu düşünülür. Bu görüş, aralanndakl benzerlik
veya tam yakınlıktan ileri gelir. Pamir KırgızJannın mitolojik metin
ve efsanelerinde bu şeytanî varlığın adına "Gul" veya "Gul-i Biyaban"

şeklinde de rastlanır. Araştirmaalar bu varlığı en eski Arap rivayetlerine de bağlıyorlar. "Issız yerin ruhu" gibi anlamlandınlan bu
şeytanî varlık, "Kar Adam" efsanelerinin yayılmasıyla yeni bir hayat
kazanmıştır.
Bütün vüaıdu san-kırmızı tüylerle kaplı bu insana benzer çirkin
varlık, dağ yamaçlannda ve kimsenin olmadığı çöllerde akşam

üstü
ortaya çkar. Avalar yaklaşıp onlarla insan gibi konuşur. Bir şeyler ister sonra onlara güreş yapmayı önerir. Ava kazanırsa. "Guryabani"
sessizce çekip gider. Ama eğer O kazanırsa ava, uzun zaman hasta
yatacak demektir. Veya çöllük ve harabe bir yerde yalnız başına yatan birinin ayağının altını yalaya yalaya kan çıkacak kadar İnceltir.
Sonra da

ölünceye kadar kanını içer.
"Guryabani" sözcüğünün edebiyat dilindeki şeklinin "Gul-i Biyaban" olduğunu söyleyen bazı araştirmaalar, bu sözcüğün Arapça'dakl "gul" ve Farsçadaki "biyaban" sözlerinden türedlğl görüşünü İleri sürerler.
GÜLÜSTAN-İ BAĞ-İ İREM: Türk halklannın birçok efsane ve sihirli
hikâyesinde, "dünyanın en güzel yeri",

"Cennet Bağı" anlamında
rastlanan bir anlayış.
Adına bazen "Gülsen Bağı", bazen "İrem", bazen de "Bağ-i
İrem" denilen bu efsunlu bağın. Hazreti Süleyman'a özel olduğuna
inanılırdı. Efsanelere göre. "Kaf dağının ortasında veya doğusunda
olduğu varsayılan "Gülüstan-i Bağ-İ İrem", "Cennef'in bir köşesi gibidir. Dört bir yanı göklere

uzanan çamlarla dolu, her tarafından sular akmakta, her taraf çiçeklerle bürünmüş, güzelliği insanın aklını
başından alır. Dünyada ne kadar güzellik varsa, yüce tengri bu da toplamıştır. Dünyada ne meyve varsa, ne çiçek varsa hepsi burada bulunur. Kuş sütü, can dermanı da burada bulunur. Yüce Allah, bu bağın benzerini bir daha yaratmamıştır. Cennet.

"Gülüstan-i
Bag-l İrem'in yanında bir harabeye benzer."
Güneş neslinden olan periler ve cinlerden başka, hiç kimsenin o
baga girmeye cesareti yoktur. Devlerin bile. Çelimsiz yaratıklann
bekçiliğini yaptığı bağın toprağına ayağı değen bir insan yüz adım
kenara fırlatılır. Azerbaycan halkı arasında var olan eski bir efsaneye
göre, "Dirilik

Suyü'nu içmek isteyen İskender Zülkameyn, bu suyun Şirvan denilen bir diyarda. Cennet e benzeyen "Gülüstan-I
İrem" de olduğunu öğrenmiş ve oraya doğru yola çıkmıştır.
Müslümanlann Cennet hakkındaki düşüncelerinin bir örneği
olan "Gülüstan-i Bağ-i İrem" ile ilgili başka bir görüş de kızgın güneş altında yanan harabelerin ortasındaki bir dağın

eteğinde bağlık
bir yer olmasıdır. Hıristiyan mitolojisindeki "İrem Bağfna çok benzeyen "Edam Bağı "nın adı geçiyor. Kuran'daki Cennetle ilgili görüntünün. Suriye Hıristiyanlannın Cenneti betimleyen bir grup duvar resimlerinin etkisiyle oluşturulduğu hakkında fikirler de vardır.

Kemal Uluer
Kemal Uluer

Yaşam evinizin her duvarını kendiniz örerseniz, o duvara koymuş olduğunuz her tuğlanın emeği yüreğinize yansır ve içinizi aydınlatır. Başkaları tarafından yapılan evlerde yaşıyorsanız, saray dahi olsa, içinizi aydınlatamaz. Bırakın artık o altın kaplı sarayları, hanları, hamamları; bir an önce kendi evinizin duvarlarını örmeye başlayın, sahip olduğunuz

tuğlalar o kadar çok ki, sadece sizler tarafından dizilmeyi bekliyor...

Hakan Sarıpolat
Hakan Sarıpolat

Günes tam tepede. Elindeki usturayla insanları paralıyor. Havada ince bir kan kokusu. Ağaçlar, evler, çocuklar, yaşlılar... Aynı kokuyor. Zifirle kaplı mahalle. Güneşle kaynıyor. Simsiyah. Doğan tüm bebekler bu siyahlığın egemenliğinde büyüyor. Yaşlılar bu siyahlıkta ölüyor. Dışarıdan gelenler için dayanılmaz, mahalleli tarafından özümsenmiş. Varlıklarının

vazgeçilmez parçası hâline gelmiş. Duyumsanmadığı zaman büyük bir yoksunluk hâli yaşatıyor. İnsanları bağlayan, hiçbir yere bırakmayan. İşte tam da bu sebeplerden dolayı mahalleye “Zincir” diyorlar.

Esma Erdemgil
Esma Erdemgil

Öğrencilerim, yiyecek meyve, sebze;giyecek mont çizme bulamazken ve her sabah bu karda kışta, kuru ve dondurucu ayazlarda, karlı kaplı köy yolunu bata çıka metrelerce yürürken şikayet etmenin alemi yok. İnsanoğlu her şeye alışır derlerdi de inanmazdım. Doğruymuş. Her şey, bir alışkanlık meselesi bu hayatta.

Esma Erdemgil
Esma Erdemgil

Aşk, karla kaplı uzak bir dağın ardında beni bekliyormuş. Bilmiyordum.