Sırtına bir ipekli elbise geçirip alelacele boyanarak gezmeye gitmekten başka bir şey düşünecek halde değildi.
Bu dünya menfaat [çıkar] dünyası. Menfaatini düşünmeyen insan olur mu? Eline fırsat geçirip de çalmayan bir kişi göstersene bana!.. Ha? Bir kişi!.. Kör olayım yoktur.
Menfaatini düşünmeyen insan olur mu?
Eline fırsat geçirip de çalmayan bir kişi göstersene bana!
Ha?
Bir kişi!
.
Karşısında tek kelime edemiyorum. Hart diye dilime bir asma kilit geçirip çenemin altından kilitliyorlar sanki. Damarlarımda fokur fokur kaynar katran dolaşıyor. Hafızam, zekam, bilincim sıfırlanıyor. Adımı sorsa, verecek cevabım yok.
.
Sizi bir televizyonda gördüm. Güzel takım elbiseler giymiştiniz. Yüzünüzde sahte bir tebessüm vardı, sahte bir mazlumiyet. Biz, diyordunuz, sadece özgürlük götüreceğiz, başka ne amacımız olabilir ki? Şimdiye kadarki özgürlük götürmeleriniz bunun bir garantisi değil mi? Yalanınız herkes tarafından duyuluyordu. Önünüzdeki sayısız mikrofon ve kameranın sahipleri de
yalanlarınıza tanıktılar ama diyemiyorlardı, yalan konuşuyorsun! Kibar ve ciddi ciddi sorular soruyorlardı. Siz de ciddi, umursar edalarla cevaplar veriyordunuz. Şunların, diyordunuz içinizden, topunun canı cehenneme, bitse de şu oyun bir an evvel başlasak özgürlük ihracına.
Bombaları yağdırmaya başlasak, ağzımızdan kurbanların kanları akmaya başlasa, vahşi
çağrımıza uyanlarla birlikte her tarafı yağmalasak, işkencelerden geçirip karşı duranların defterini dürsek. Çok keyifliydiniz, özgürlük diyordunuz, mutlaka özgürleştireceğiz ve özgürlükten yana olanlarla işgal ettiğimiz ülkelerde tepineceğiz. Gözlerinizde bir kısıklık, dilinizde bir intikam çığlığı vardı.
Zavallıydınız, muhtaç gözlerle
efendilerinizin bakışlarından medet ummaktaydınız, sefil duruşunuz tarihin en kötü fotoğrafı olmayı hak ediyordu.
Korkunçtu… Uzun dönemde telafi olunamayacak yaralar açıldı. Rüyalarında sayıklamaya başlayan arkadaşlarımdan tutun da, kriz geçirip bayılan, hastaneye kaldırılan arkadaşlar… Aileler farklı tepkiler gösteriyor, çevre farklı tepkiler gösteriyor. Bu korkunç bir şeydi. Yurtta kalıyorsunuz, her gün ailenizden telefon geliyor. Bu baskıyı ailemden çok fazla yaşamamama
rağmen arkadaşlarımın neler yaşadığını biliyorum. Hızla kilo vermeye başlıyoruz. Birçoğumuz depresyona girdi.
Daha önce ifade edildiği üzere Haçlı orduları 1098 tarihinde, önce Urfa, ardından da Antakya şehirlerini ele geçirip buralarda birer devlet kurduktan sonra, Anadolu içlerinden Yakın Doğu'ya doğru yürüyüşlerini sürdürmüşler, yerli Hristiyan ahalinin desteğini almak suretiyle, Bizans'ın da çok fazla mukavemetiyle karşılaşmadan Kudüs önlerine gelebilmeyi
başarmışlardır. Onların Antakya'dan Kudüs'e kadar ilerleyebilmelerinde bölgesel Arap emîrlerinin yardımı büyük ölçüde etkili olmuştur. Bunun yanı sıra Haçlıların Kudüs önlerine kadar gelip amaçlarına ulaşmalarında hatta seferin bu denli uzamasında Anadolu-Yakın Doğu coğrafyasında hâkimiyet tesis eden Türk hükümdarları ve idarecileri arasındaki iç çekişmeler
ve çıkar kavgalarının da etkili olduğunu vurgulamak gerekir.
Kişi günü ölmeden geçirip karnını doyurabiliyorsa mutlu. Bunun yanında bir eşi var ve ona sarılıp yatabiliyorsa çok mutlu. Arka arkaya çocuk sahibi olabiliyorsa değme keyfine! Öyle 'Ne olacak bu memleketin hali?' 'BMW'in, Iphone'nun yeni modeli çıkmış, ah onu bir alsam' 'parayı neye yatırsak da daha fazla kazansak' gibi kaygıları hiç yoktu.
‘’ Karaindrou zaman ile mekanı, düş ile, fantezi ile, kurmaca ile gerçekliğin ve kolektif şimdisini birbiri yerine geçirip durur, tekleştirir bu düzlemleri. Pozitif, anlamla dolu bir hayat tasarımının yokluğunu tamamlar onun duygu yüklü ses labirentleri….’’