Tabiat, uyandırdığı estetik hazla, onu seyredene sezgi bağışlar.
MURAT MENTEŞ: Şapka Kanununa karşı çıktınız. Harf Devriminin aceleye getirildiğini söylediniz...
HALİDE EDİB ADIVAR: Yoksul Anadolu köylüsüne zorla şapka takarak modernleşemeyiz. Şapkalar başımızda durmadı, uçup gitti zaten. Maziyi unutturmak için tarih ve dil değiştirildi. Halbuki geçmiş olmaksızın millî bir kültür ve estetik inşa edilemez.
Kalbimi her dakika sıkan o yumrudan kurtulmak, yok olmak istiyorum. Dünya'ya faydalı olmak, evren içinde insanın rolü zırvalıklarından sıkıldım. Hayatı ıskalamak istiyorum, herhangi bir ucundan tutmak değil. İnsanın kendine yararı yokken başkalarına nasıl olsun? Kariyermiş, muhteşem bir gelecekmiş, saygı, makam, mevkiymiş. Hepsi, hem de hepsi tüm insanların
yarattığı, zeka ve estetik yoksunu oyuncaklar. Her gününü kaygıyla geçiren insan, gerçekten huzura erişeceği günlerin hayaliyle yaşayıp, bunun için planlar mı yapıyor? Ahmakça!
Gürültülü, anlamsız bir canlılık içinde, egzoz gazı kokan bir yaşam bu.
Başkaları tarafından beğenilmek, güzel yorumlar almak, özenilmek isteyen birey gerçek yaşamında sevmediği taraflarını, kusurlarını telefon ve bilgisayar teknoloji sayesinde filtreleyerek estetik bir benlik yaratır.
Akişev ve birçok araştırmacı göre Altın Savaşçı M.Ö VI. Yyda yaşamıştır, kurgan mezardan bulunan altın gümüş takımları figürler gömlek ve başlıktaki heykelcikler seramik kaplar cam üzerindeki yazı ve diğer objeler yalnız sanat tarihi için değil aynı zamanda o devrin medeniyetini toplum felsefesini mitolojik tefekkürün inançlarını bir sözde zihniyetini ve
sanatsal estetik zevkini öğrenmek için ne gereklidir."
Sanat, insanla doğadaki nesnel gerçekler arasındaki estetik ilişkidir.
Oryantalist söylemde Doğu/Doğulu; Kargaşa, ihtişam, despotluk, zulüm, şehvet, kendi kendini yönetememe, estetik kaygı, düşünsel, gelenekçi, mistik, akılsız, mantıksız, entrikacı, kurnaz, uyuşuk, ahlaksız, çocuksu, egzotik, kaderci/pasif, esrarengiz, sessiz, zayıf ve karanlık gibi niteliklere ayrılmıştır
Edebî eserin en büyük göstergesi, sanat kaygısıyla yazılması ya da okuyucuda estetik bir zevk uyandırmasıdır.
On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda ciddi sanatçı, bugünkü muadiline oranla izleyici ve girişimciden muhtemelen daha az etkileniyordu. O dönemde sanatçıyı etkileyecek daha az kitle iletişim aracı ve diğer iletişim kanalları mevcut olduğu için, belki de sanatçının (bilinçli ya da bilinçdışı biçimde) kendi standartlarını koyması daha olasıydı. Dahası, sanatçıya
destek büyük oranda seçkinlerden geldiğinden dolayı, izleyicilerin entelektüel ve estetik ölçütleri ile sanatçınınkilerin birbirinden fazla uzağa düşme olasılığı zayıftı.