Mevlana
Mevlana

Yaşadığın dünyaya bak; yüce tanrı, hangi eserini sevginin kucağında büyütmemiş? Neden okşamak ve kucaklamakla gidilecek yere, tekme ve tokatla erişmeyi tercih edesin?

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Güzelliğe hücum edenler, içlerinde ve dışlarında güzelliğin en ufak bir eserini bile taşımayanlar ve güzel bir şey yapmaya asla muktedir olmayanlardır. Onlar böylece kendi mahrumiyetlerinin intikamını aldıklarını zannederler.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

... İyi ama Yaratan'ın eserini tahrip eden insan da Yaratan'ın eseri değil mi? Güzel, güzeli nasıl bozar??

Cemil Meriç
Cemil Meriç

İyi ama Yaratan'ın eserini tahrip eden insan da Yaratan'ın eseri değil mi? Güzel, güzel'i nasıl bozar?

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Dante yaşadığı çağdan iğrenir. Balzac eserini iki ezeli hakikatin ışığında yazar; kilise ve krallık. Dostoyevski maziye âşık. Dante gerici, Balzac gerici, Dostoyevski gerici!

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Fuat Sezgin ve Oryantalistler – 2

Fuat Sezgin, oryantalistlerin bilime Müslüman katkısını araştırırken, büyük heyecan yaşadıklarından bahsetmektedir. O, bir Müslüman olarak kendi tarihini, oryantalistlerden öğrenmekten dolayı büyük bir üzüntü içerisindedir. Ancak, bilginin evrenselliğinden hareketle, müracaat ettiği oryantalist kaynakların değerinin de

bilincindedir. Bu kaynakları ortaya çıkaran Batılı araştırmacıları ‘üstadı’ olarak görmektedir.

Sezgin oryantalistlerin, İslâm medeniyet ve kültürünü araştırma azim ve kararlığını zihinsel karışıklıklar içerisinde değerlendirmekte; uyku, yemek, aile ve dostlarından feragat ederek oryantalist öncüllerinin önüne geçmeyi ilmî ve ilahî bir amaç

haline getirmektedir.

Kendisinin yirmi sekiz yılını aldığını söylediği coğrafya alanından söz ederken, bu konuda özel bir örneği hatırlatmaktadır. Fuat Sezgin, Ignas J. Kraçkovski (ö.1951) isimli Rus oryantalistten bahsederken, onun İslâm beşerî coğrafyası üzerinde büyük bir heyecanla otuz yıl çalıştığını, bu büyük emeği onun eserini okurken

hissettiğini söylemektedir. Kendi kendisine şu soruyu sormadan edemez: “Acaba sen mi bu kültürü daha çok seviyorsun, yoksa bu Rus mu?”

Sezgin, Rus oryantalist Kraçkovski’nin Arapça bir makalesindeki ifadelerinden bize ilim aşkını anlatan şu sözlerini aktarır: “Ben İslâm kültür dünyasına çok kuvvetli bağlarla bağlıyım.”

Kraçkovski’nin

İslâm beşerî coğrafyasını ele alan bu eseri, Fuat Sezgin masasının üzerinde sürekli duran bir kitaptır. Ki o, eserden yararlandıkça, müellifle adeta konuştuğunu ifade etmektedir. Çünkü onlarla ilişkisinin derecesini, kendisine verdiği eşsiz katkılar üzerinden değerlendirir. Sezgin, evrensel ölçekteki kitabı on sekiz ciltlik GAS’ın (Arap İslam Bilim Tarihi) 5.

cildini -matematiksel coğrafya- onların önemli ve başarılı çalışmalarından yararlanarak yazdığını bildirmektedir. (Fuat Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, pınar yay., İstanbul 2019)

Oryantalist tavrın, her zaman müspet etkilerinin görülemeyeceğinin de bilincinde olan Fuat Sezgin, hocası Hellmut Ritter’den bir hatırayı aktarmaktan da çekinmez. 1965 yılında

Frankfurt’ta bir konferansında Ritter İslâm kültür ve medeniyeti hakkında konuşurken, İslâm kültür dünyasında her şeyin yerinde kaldığını, hiçbir sahada ilerleme ve gelişmeden bahsedilmeyeceğini anlatır.

“Alman hocam Hellmut Ritter sayesinde”, diyor Sezgin, “Müslümanların bilim dünyasına katkılarını gördüm.” O, Ritter’in bildiği her şeyi

kendisine öğrettiğini belirtmektedir. Ancak bu sözler üzerine, Sezgin büyük bir hayal kırıklığı içinde hocası Ritter’i sorguya çekercesine, daha önce kendisine anlattıklarını ona hatırlatır:

“Hocam! Bunları siz söylemiş olamazsınız. Siz, bana 1943 yılında yardımcı dal olarak matematiği almamı söylediniz. O zaman bana İslâm matematikçilerinin,

dünyanın en büyük matematikçileri olduğunu söylediniz ve bunlardan el-Bîrunî, İbn el-Heysemî ve İbn Yunus gibi kişilerin isimlerini saydınız. Bana bir zamanlar bunları anlatırken, şimdi İslâm kültür dünyasının geri olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?”

Sezgin, hocası Ritter’in o an kızardığını, bir çocuk gibi utandığını ve Arapça şu cevabı

verdiğini söyler: “Bu, birden aklıma gelen bir düşünce idi. Bu fikir o an için hoşuma gitmişti. Ben de dile getirdim. Şimdi o düşüncenin şeytani bir vesvese olduğunu görüyor ve Allah’tan mağfiret diliyorum.”(Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar, İstanbul 2018)

İslâm medeniyetinin insanlığa yaptığı bilimsel katkıları çok iyi bildiği

halde, yine de oryantalistlerin bakış açısı, diğer kültür ve bilim coğrafyalarını yok sayabilmektedir. Ancak bilge hocamız Sezgin, oryantalist olsun veya olmasın, İslâm bilim tarihinin gün yüzüne çıkmasında büyük katkıları olan bilim insanlarını şükran ve hürmetle anmaktadır. Zira oryantalistler, hepsi olmasa da, Müslüman bilim ve teknolojisini ortaya koymak için

var güçleriyle çalışmaktadırlar.

Fuat Sezgin’in ifadesiyle 17. yüzyılda Avrupa, bilimde önder bir konumuna geçti. Bunun sonucunda onlar da (Avrupalılar) üstünlük ve böbürlenme aşamasına geçtiler. Müslümanlarda ise, aşağılık duygusu gelişmeye başladı. Bu tablo halen devam etmektedir.

Sezgin, Avrupalıların/oryantalistlerin, daha mütevazı olup

Batılı bilginin gerçek kaynaklarını hatırlamalarını; Müslümanların ise cesaretle ve hamasete düşmeden sistemli bir biçimde çalışmalarını tavsiye etmektedir.

Ali Erden
Ali Erden

Richard Strauss’un “Thus Spoke Zarathustra”sını duyduğunuzda bu müziğe kulağınızın aşina olduğunu fark edeceksiniz belki. Bu klasik müziğin patlayan çığlıklarıyla hemen girişte karşılaşıyorsunuz. Staruss bu eserini 1896’da Nietzsche’nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” felsefi romanından ilham alarak bestelemiş.

Vedat Erkul
Vedat Erkul

Sanatçı teknik bilen insandır. Haberleşmesini bilen insandır. Düşüncesini, fikirlerini, gördüklerini ve eserini hepimizin anlayacağı forma sokabilir.

Mehmet Emin Koç
Mehmet Emin Koç

"1682'den itibaren devam edegelen ihtilafın bir neticesi olarak, Sirhindi'nin muhalifleri Haremeyn (Mekke-Medine) ulemasından onun düşünceleriyle alakalı 32 hususta fetva istediler. Bunun üzerine dönemin Mekke Emiri Şerif Said Berekat, Berzenci'nin eserini bütün Haremeyn ulemasının Sirhindi'yi kâfir saydığı mealindeki bir mektupla beraber Hindistana göndermiştir."*
*(Prof.

Dr. Hamit Algar, İmam Rabbani, Diyanet İslam Ansiklopedisi, c.22, s.198.)

Fevziye Bayramova
Fevziye Bayramova

“Babam, kabirinnin kayda ikenin bilmim. Sina, Türekol Aytmatovka bagışlıym.
Anam, sin biznin dürtibizni de terbiyalep üstirdin.
Sina, Negryme Aytmatovaga, bagışlıym.”

“Atam, kabrinin nerede olduğunu bilmem. Sana, Törekul Aytmatov’a ithaf ediyorum. Anam, sen bizim dördümüzü de terbiye ettin. Sana, Nagime Aytmatova'ya ithaf ediyorum.”

Cengiz

Aytmatov “Toprak Ana” diye adlandırdığı eserini bu şekilde anne ve babasının hatırasına ithaf ediyor... Bu eser Nagime Hanım'ın sağlığında yazılmış olup onun ağır hayatını tasvir ediyor... Nagime Hanım'ın mezar taşına da bu sözler yazılıyor. Çünkü Cengiz Aytmatov o zamanlarda babasının nereye götürüldüğünü ve gömüldüğünü bilmiyor. Bunları ise

Nagime Hanım öldükten sonra 90'lı yılların başında ancak bilinecektir... ve Cengiz Aytmatov da, 80 yaşını doldurduğunda, babası ve Stalin kültünün kurbanlarının gömüldüğü Ata-Beyit mezarlığında, Tanrı Dağ’ın eteğinde defnedilecektir... ve yerle gök arasında, Nayman Ananın ak yazması olup son emanetini fısıldayacak:

“Senin ismin nedir, hatırla,

ismini hatırla! Senin ismin Mankurt değil, sen Colaman! Bu ben, senin annen! Colaman oğlum, sen neredesin?!”

ور