Mektubundaki " beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm " cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin...
Mektubundaki "beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm" cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim.
"Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm" cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim.
"Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm" cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye seni isteyebileceğinden çok seveceğim.
"Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm." cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin...
"(....) elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğuröak ve mermere kalem vurmakla geçirmek bana akıllı işi gibi gelmiyor."
"Tarihsiz toplumların büyük sanatı olamaz. Elli yıllık tarihle sanat olamayacağı gibi uydurma tarihle de sanat yapılamaz..."
“Victor Hugo âşıktı, karısına ve adonis kadar güzeldi. Adele, zambak kadar temiz adele, hugo'nun sainte-beuve adındaki dostundan bir çocuk peydahladı. Sainte-beuve çirkindi, bir satır kadar çirkin. Kadın budur. Hugo Juliette'e tutuldu. Elli yıl seviştiler, Juliette elli yıl mutlak bir saadetle bağlandı hugo'ya duldu ve bir çocuğu vardı. Kadın budur. Kadın pervane
olduğu zaman güzeldir..”