Osman Cengiz
Osman Cengiz

Öteden beri Birgivi’nin ve bu arada Çivizâde’nin selefi zihniyete sahip olduğu ve İbn Teymiyye’den etkilendiklerine dair dile getirilen görüşün, gerçeği yansıtmadığı bu kitabın ulaştığı bir diğer neticedir. Birgivî ile İbn Teymiyye arasında organik bir metin bağı bulunmadığı gibi, fikrî bir öykünme de tespit edilememiştir. Hatta İbn Teymiyye’nin selefi bir

zihniyete sahip olmadığı kanaati, her halde çalışmanın her ne kadar XIV. asra dair bir değerlendirme olsa da en dikkat çekici parçalardan biri olmalıdır. Konuyla ilgili çalışmalarda selefi zihniyeti gündeme taşıyan unsur ise bid’at söylemi olarak gözükmektedir. Hâlbuki bid’at söyleminin daha II. Hicri asırdan itibaren, “Ehli-Sünnet” veya “Ehl-i Hakk”

mensubiyeti olanlar tarafından yine Ehl-i Sünnet dairesindeki âlimlere karşı zaman zaman yakın çevre etki sahalarıyla alakalı “politik” bir silah olarak kullanıldığı gözden kaçırılmamalıdır.

Osman Cengiz
Osman Cengiz

Birgivi’nin Osmanlı coğrafyasındaki etkisi son asırlara kadar devam etmiştir.318 Kendi döneminden hemen sonraki asırlarda pek çok âlim tarafından takip edilse de en dikkat çekeni Arap dünyasındaki algı biçimidir. Zira bu algı gerek Selefîlik ile Arap dünyasının (Mısır-Şam) ilişkilendirilmesi gerekse Osmanlı düşüncesinin, İbn Teymiyye tesirine girmesi iddiaları

açısından mühimdir.

Buna göre bugünkü gündemin aksine Arap bilginler Birgivî’yi kendi çağından ve devam eden asırlarda İbn Teymiyye ile değil Gazzâlî ile ilişkilendirmişler ve ona benzetmişlerdir. Birgivî’den bir kuşak sonra yaşamış olan kendisi Anadolu’da bulunmamasına rağmen eserleriyle bu bölgedeki dini düşünceye tesir etmiş bir âlim olan Ali

el-Kârî (Ö. 1014/1605) et-Tarîkatü’I-Muhammediyye’yi Övmek için kaleme aldığı kasidesinde Birgivi“ ’yi “imamımız” şeklinde anmıştır.”

Şâfiî fakihlerinden Kudüs müftülüğü yapmış olan Ali el-Kudsî (6. 114411731) Birgivî’ye hitaben “Ey Günümüzün Gazzâlî’si, Bilgi’nin şerefi sendedir! Senin bereketinle orası ne güzel yurttur!”

der. Mısır’ın önde gelen âlimlerinden Şeyh Muhammed Meymunî (ö. 1614) “Muhammed Birgivî’nin yollarını görmedin mi? O yollarda gökleri aydınlatan nurlar göıülmektedirl”. Kahire’ü muhaddis, fakih ve sufi Abdürraüf Münâvî (Ö. 1031/1622) Birgivî’yi överken “O, asırların ve şehirlerin yegane alimi, Arap ve Acemin Şeyhülislâmıdır” demiştir.

Aslen Heratlı olup Mekke’de yaşayan Muhammed el-Kârî (6. 1014/1606) ise yazdığı 36 beyitlik şiirde şöyle der: “Allah şeyhimizi müeyyed kılsın! İnsanlar ancak ondan fayda gördü! Birgivi" bizim önderimiz, dindarlığın ve takvanın şeyhidir", “Biliniz ki Birgivi bid’atçilerin düşmanıdır”. Bunlardan başka Nuruddin İyâdî, Salim Şehürî, Bulkînî, Muhammed

Necâvî, Ahmed Şertünî, Eminuddin Mısrî gibi âlimler Birgivi” ’yi medh etmişlerdir. Bu metinlerin ortak noktası, Birgivî ’nin Batınîlerle mücadele eden Gazzâlî gibi bid’at ve yanlış inançlarla mücadelesi ve Tarîka’nın değeridir.320

Netice itibariyle Çivizâde ve Birgivi"nin zihniyet, tavır veya mezhep olarak selefi oldukları iddiasının gerçeği

yansıtmadığı görülmektedir. Adı geçen âlimlerin klasik Hanefi olduklan ve bu mezhebin metodolojisini benimsedikleri tespit edilmiştir.321

-----------

319 Kalaycı, Osmanlı Sünniliği, 235-236.

320 Hüseyin Elmalı, “Birgivi Hakkında Mısır, Mekke ve Medine Alimlerinin Söylediği Bazı Şiirler" İmam Birgivi, haz. Mehmet Şeker, Ankara, 1994,

83-101,

321 Mehmet Gel, “Aslına bakılırsa bu zihniyet ya da düşünce tam Çivizâde’ye özgü olmayıp daha çok Ortaçağ İslâm coğrafyasında teşekkül eden belli bir fıkhî geleneğin XVI. yy. Osmanlı'sında Çivizâde üzerinden tecessüm etmesine benzemektedir'î (Agi, 180) şeklinde, Çivizâde’nin klasik bir Hanefî âlimi oluşuna işaret ettiği gibi Hulusi

Lekesiz de Birgivî’nin aynı durumuna atıf yapmıştır: "Birgivi hem savunduğu fikirleri delillendirirken ve hem de mantığını ve sistematiğini kurgularken her zaman bir Hanefi alimi olarak hareket etmiştir, diyebiliriz”. Lekesiz, Agt, 100. Mehmet Gel, Çivizâde’nin üzerinde özellikle hocası ve kayınpederi Mevlana Kara Bâlî’nin “en fazla etkisi bulunan kişi” olduğunu

kaydeder ve “Kara Bâlî’nin Osmanlı ilim geleneğinde Razî mektebi silsilesinin önemli halkalarından biri olan Hızır Bey’in talebesi Hatibzâde ve oğlu Sinan Paşa’nm yetiştirmesi” olduğunu ilave eder. Gel, Agt, 76.

Ahmed Er-Rûmî El-Hanefî
Ahmed Er-Rûmî El-Hanefî

BİDATİN KISIMLARI VE HÜKÜMLERİ
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

Muhdes: Dinden olmayan şeyin din

adına çıkarılmasıdır.

Müslim 867, Nesei 3/188

Mehmet Sofuoğlu
Mehmet Sofuoğlu

Allah Rasûlü s.a.v şöyle buyurdu:
“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir."

Müslim 867, Nesei 3/188

Vecdi Akyüz
Vecdi Akyüz

Kurbanın üzerinden atlamak veya alına kurban kanından sürmek, İslâm’da yeri olmayan bid’at (dine aykırı) uygulamalardır.