Ahlat ahların ağacıydı, yaşlanmaya başlayanların, itiraf edilememiş aşkların, evde kalmış kızların..
Ahlat ahların ağacıydı,
Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, öyleydi işte.
Unutulmuş bir mezarlık gibiyim
Sessizce
Servi yapraklarımda uğuldayan
Rüzgârlarımı dinliyorum
Ölü doğan umutlar nehrinde
Boşluğa akan düşler
Hiçlikte eriyip giderken
Göğümün kurak çöllerinde eriyorum
Terk edilmiş bir mezarlık gibiyim
Sessizce
Servi yapraklarında uğuldayan
Rüzgârlarımı dinliyorum
Boğaz’ın bağrına batan kıymık
Sahipsiz ahların gözyaşını döküyorum
İpek mendil ve cevaplarla incitmeyin
Acının nöbetini tutuyorum
Kimsesiz bir mezarlık gibiyim
Boş arazide gürleyen deprem
Okyanusta çağlayan dalga
Issız bir adada filizlenen çiçek
Dönemini yitirmiş bir söylence gibiyim
05/02/2018
'Gençliği bitirdik.Tükettik. Eğitimi gasp edercesine alanları ödüllendirdik. Kapı önünde alınan ahların hesabını sormak dururken, ödül olarak süre verdik çağdışı zihniyetlerin önüne. Sırtı sıvazlamanın, takkiyenin bu boyuta ulaşmasına tepki bile göstermemek ideolojik cinnetin vardı boyutu gösterdi bizlere. Bugünü çalınan ülkenin, geleceğini de hırsızlara
teslim ederken, gelecek zamana dair şikayetlerin önünü şimdiden tıkamış olduk...'