Acaba türkiyenin bir uzvunun kangren olup olmadığını nasıl anlayacağız ?
Bu akıllı devlet adamının başlıca amacı, Türkiyenin insan gücünü elden geldiğince korumaktır. Vatanın düşman işgalinden kurtarılması için her türlü barış yolunu kullanacak, bundan sonuç alamadığı zaman savaşla sonuç almaya son çare olarak başvuracaktı.
Bir takım devletler İsrail'i tanıdılar. Tanıyanlar arasında biz de vardık. Bu davranışımızın Amerika'nın tesiri altında veya ona hoş görünmek olduğu şüphesizdi. Amerika'daki mali ve iktisadî müesseselerin bir çoğu ve idare Yahudilerin kontrolü altında idi. Amerikan yardımının devamını sağlamak için Yahudilere hoş görünmeye çalışıyorduk. Amerika'nın bu
yardımlarının bizim kara gözlerimiz için olmadığını ve Amerika'nın o vakitler Ortadoğu'da Türkiyenin mühim bir denge unsuru olduğundan dolayı bizi emperyalist Rusya'ya karşı desteklemekte menfaatleri olduğunu düşünmüyorduk.
îstanbulun ve Türkiyenin en ağır varlık vergisini ödeyen
Barzılay ve Benjamen firması’dır. Şirket vapurculukla iştigal etmekte idi. Bu iki tacirin 15- 20 sene evvel Elektrik şirketi memurluğundan istifa edip kömür nakliyatına başladıkları, kısa zamanda zengin oldukları şayi idi. Varlık gergisinin tahakkuku için bize verilen 15 günde muayyen sanat nevileri üzerinde
maliye müfetişleri marifetiyle tetkikat yaptırmıştık. Bu firmaya yapılan tarhiyat B. Yazıcının incelemelerine istinat ediyordu. Müfettiş raporunda firmanın gemilerini günün fiyatlariyle kıymetlendirmişti. Harpta gemilerin alabildiğine kıymet kesbettiklerini izaha hacet yoktur.
1980'ler Türkiye'de pek çok şeyin değişmesinin miladıdır. Turgut Özal ve ANAP'la birlikte Türkiyenin neolineral üzme hızla entegre olma çabası, yapılan siyasi ve ekonomik reformlar, geniş bir alana yayılan özelleştirmeler, orta sınıfların mevcut durumunda değişim yaratır. Darbe sonrasında siyasi, ekonomik ve toplumsal hayattaki modernleşme hamleleri profesyonelliğin,
uzmanlaşma duyulan ihtiyacın ve piyasa mekanizmasının da güçlenmesine sebep olur.
Türkiye'nin zor yıllarıydı, hem ekonomik hem siyasi açıdan. Gerçi, Türkiyenin zor olmayan yılı oldu mu, hatırlamıyorum!
"Kurtuluş savaşı" kavramının olayların yaşandığı 1919-1923 yıllarında kullanılan "İstiklal Savaşı" veya "Milli Mücadele" kavramını tam karşılaması mümkün değildir. Bugün sömürge Afrika ülkesinin esaretten kurtulmak için vermiş oldukları mücadele, tamamıyla İngiliz hakimiyetine girmiş olan Hindistan'ın esirlikten kurtulmak için verdikleri müçadele, "Kurtuluş
Savaşı" olabilir. Ancak Türkiyenin Monduros Mütarekesi sonrası düştüğü durum, yukardaki ülkelerin düştüğü durumdan çok farklıdır. Türkler bu dönemde hürriyetini tamamen kaybetmedi, bir esirlik veya sömürğe dönemi yaşamadı. * Türklerin verdiği mücadele esirlikten kurtulmak için değil esarete düşmemek için verilen bir mücadeledir.